Kırmızı ve beyaza çalan sarı renkli. |
الاَصْهَبُ وهى صهباء (ج) صُهْبٌ |
Eritmek, kızdırmak. Yağa batırmak. (-o, ilâ) : Yaklaştırmak. |
صَهَرَ الشىء بالنار ِ و نحوها ـــَــ صَهْرًا |
Yaklaştı. Damat oldu. |
أصْهَرَ إليه |
(=) |
صَاهَرَ القومَ و فيهم و إليهم |
Evlilik dolayısıyla hısımlık. |
الصِّهْرُ (ج) أصْهار |
Büyük su havuzu. Sarnıç. |
الصِّهْرِيجُ |
Sus. |
صَهْ |
At kişnemek. |
صَهَلَ الفرسُ ـــَــ صَهيلاً و صُهالاً |
At. |
الصاهل (ج) صواهل |