Vazgeçmek. Affetmek. (-o an) : Geri çevirmek. (-o) : Teker teker gözden geçirmek. Sayfa sayfa bakmak. Enli yapmak. Kılıcın yanı ile vurmak. |
ÕóÝóÍó Úäå ÜÜÜóÜÜ ÕóÝúÍðÇ |
Geniş alınlı. |
ÃÕÝóÍõ æ åì ÕóÝúÍóÇÁÌ ÕõÝúÍñ |
Tokalaştı, el sıkıştı. |
ÕÇÝóÍóåõ |
Enli yaptı. Çelikledi. (-bi) : El çırptı. |
ÕóÝøóÍó ÇáÔìÁ |
Gözden geçirdi. |
ÊóÕøóÝøóÍó ÇáÔìÁ |
Af. Yan. En. |
ÇáÕøóÝúÍõ (Ì) ÕöÝóÇÍñ æ ÃÕúÝóÇÍñ |
Yüzü. Yanı. |
ÕóÝúÍóÉõ ÇáÔìÁ |
Enli şeyin yüzü. Sac. |
ÇáÕøóÝöíÍõ |
Taş, tahta v.b. nin enli olanı. Enli şeyin yüzü. Yüz derisi. Gaz v.b. tenekesi. |
ÇáÕøóÝöíÍóåõ (Ì) ÕóÝóÇÆÍõ æ ÕöÝóÇÍ |
Bağlamak. |
ÕóÝóÏóåõ ÜÜÜöÜÜ ÕóÝúÏðÇ |
Bağ. Bağış. |
ÇáÕøóÝóÏõ (Ì) ÃÕÝÇÏ |
Sarardı. Sarı oldu. |
ÇÕúÝóÑóø |
Sarı. |
ÇáÃÕúÝóÑ ã ÇáÕøóÝúÑÇÁ (Ì) ÕõÝúÑñ |
Altın ve safran. |
ÇáÃÕúÝóÑóÇäö |
Kamerî ayların ikincisi. |
ÕóÝóÑñ |
Tunç. Boş. |
ÇáÕøõÝúÑõ |
Sıfır. Boş. |
ÇáÕøöÝúÑõ |
Açlık. Sarılık. Solucan. |
ÇáÕøóÝóÑõ |
Bekçi ve polis düdüğü. |
ÇáÕøóÝøóÇÑóÉõ |
Düz ve bitkisiz arazi. Çöl. |
ÇáÕøóÝúÕóÝõ |
Sıra olmak. Kuş havada kanatlarını açıp durmak. (-o) : Dizmek, saf nizamına koymak. Eti enlice kesip kızartmak. |
ÕøóÝøó ÇáÞæãõ ÜÜÜõÜÜ ÕóÝøðÇ |
Dizildi, safa girdi. |
ÇÕúØóÝøó |
Dizi, sıra. Sıra olmuş topluluk. Okul, sınıf. |
ÇáÕøóÝøõ (Ì) ÕõÝõæÝñ |
Gölgelik. Medine mescidinde fukara sahabîlerin kaldığı üstü kapalı yer. Geniş ve yüksek selâmlık. |
ÇáÕøóÝóÉõ |
Ses çıkaracak şekilde vurmak. Sallamak, hareket ettirmek. Kapıyı kapamak. Doldurmak. Alış-verişi kesinleştirmek. |
ÕóÝóÞó ÇáÔìÁó ÜÜÜöÜÜ ÕÝúÞðÇ æ ÕóÝúÞóÉð |
(bi) : El çırptı. (-o) : Şiddetle salladı. |
ÕóÝøóÞó |
Alış-veriş. Yan. |
ÇáÕøóÝúÞ (Ì) ÕõÝõæÞñ |
Satış sırasında satışın kesinleştiğini bildirmek için elini karşısındakinin eline vurmak. Akit, satış. |
ÇáÕøóÝúÞóÉõ |
At bir ayağını tırnağı üzerine kaldırıp diğer üçü üzerinde durmak. Kuş yuva yapmak. |
ÕóÝóäó ÇáÝóÑóÓõ ÜÜÜöÜÜ ÕõÝõæ äðÇ |
Duru ve temiz olmak. Hava açık olmak. |
ÕóÝóÇ ÜÜÜõÜÜ ÕóÝúæðÇ æ ÕóÝÇÁð |
Samimi dost oldu. |
ÕÇÝÇåõ |
Temizledi, süzdü. Hesap gördü. Hesaplarını görüp şirkete son verdi. |
ÕóÝøóÇåõ |
Tercih etti, seçti. |
ÇÕØÝÇå |
Seçti, tercih etti. Temiz saydı. Temizini aldı. Hepsini aldı. |
ÇÓúÊóÕúÝóÇåõ |
Temizlik, saflık. Her şeyin iyisi. |
ÇáÕøóÝúæ |
Düz kaya. |
ÇáÕøóÝúæóÇä |
Her şeyin iyisi. |
ÇáÕøóÝúæÉõ |
Temiz, halis. Seçkin dost. Başkanın kendine ayırdığı ganimet. |
ÇáÕøÝöì (Ì) ÃÕÝíÇÁ |
Süzgeç. |
ÇáãöÕÝóÇÉõ (Ì) ãÕÇÝö |