Açıklamak. |
ÕóÑóÍó ÇáÇóãÑ ó ÜÜÜóÜÜ ÕóÑúÍðÇ |
Saf, katkısız olmak. Açık olmak. |
ÕóÑõÍó ÇáÔìÁ ÜÜÜõÜÜ ÕóÑóÇÍóÉð |
S. müş. |
Ýåæ ÕóÑöíÍñ (Ì) ÕõÑóÍÇÁ æ ÕöÑÇÍñ |
(-bi) : Açıkladı. (-o bi) : Yüzüne söyledi. |
ÕÇÑóÍó |
Meydana çıktı, aydınlandı. (-o) : Açıkladı. |
ÕóÑóøÍó ÇáÔìÁ |
Beyanat. Ruhsat. |
ÇáÊÕÑíÍõ |
Köşk, gökdelen. |
ÇáÕøóÑú Íõ |
Avlu. |
ÇáÕøóÑúÍóÉõ |
Çığlık koparmak. Yardım dilemek. |
ÕóÑóÎó ÜÜÜõÜÜ ÕõÑóÇÎð æ ÕóÑöíÎðÇ |
İmdadına koştu. |
ÃÕúÑóÎóåõ |
Bağırıp imdat diledi. |
ÇÕúØóÑóÎó |
Yardımını istedi. |
ÇÓúÊóÕúÑóÎóåõ |
İmdat isteyen. İmdada yetişen. |
ÇáÕøóÇÑöÎõ |
İmdat dileme sesi. |
ÇáÕøóÇ ÑöÎóÉõ |
Hava fişeği. |
ÇáÕøóÇÑõæÎ |
İmdat dileme. İmdat isteyen. İmdada gelen. |
ÇáÕøóÑöíÎõ |
Soğuk rüzgâr. |
ÇáÕøóÇÑöÏóÉõ (Ì) ÕæÇÑÏ |
Halis. Soğuğun şiddeti. |
ÇáÕøóÑúÏõ (Ì) ÕõÑõæÏñ |
Göçeğen kuşu. |
ÇáÕøõÑóÏõ |
Ses çıkarmak, ötmek. Çınlamak. (-o) : Kulağını dikmek. |
ÕóÑøó ÜÜÜöÜÜ ÕóÑíÑðÇ |
Üzerinde durdu, ısrar etti. |
ÃÕóÑøó Úáì ÇáÇóãúÑö |
Bekâr. Haccetmemiş. |
ÇáÕøóÇÑõæÑõ æ ÇáÕÇÑõæÑóÉõ |
Şiddetli soğuk. Soğuğun şiddeti. Sesin şiddeti. |
ÇáÕøöÑøõ |
İnsan topluluğu. Ses gürültüsü. Sıkıntı. Çehresini asıp buruşturmak. |
ÇáÕøóÑøóÉõ |
Kese. |
ÇáÕøõÑøóÉõ (Ì) ÕõÑóÑñ |
Kesik kesik ses çıkardı, öttü. (-o) : Topladı. |
ÕóÑúÕóÑó |
Soğuk ve gürültülü rüzgâr. |
ÇáÕóøÑúÕóÑõ |
Yol. |
ÇáÕøöÑóÇØõ |
Yere atmak, yere çarpmak. |
ÕóÑóÚóåõ ÜÜÜóÜÜ ÕóÑúÚðÇ |
Sar’aya tutuldu. |
ÕõÑÚó ÝáÇäñ |
Güreşti. |
ÕÇÑóÚóåõ |
Sar’a. |
ÇáÕøóÑúÚ |
Güreşte çok yenilen. |
ÇáÕøõÑúÚóÉõ |
Güreşte çok yenen. |
ÇáÕøõÑóÚóÉõ |
Sar’aya tutulmuş. Deli. Yere yıkılmış. |
ÇáÕøóÑöíÚõ (Ì) ÕóÑúÚóì |
Güreş. |
ÇáãÕÇÑÚÉ |
Kapı kanadı. Bir şiir beytinin yarısı. |
ÇáãöÕÑÇÚõ (Ì) ãÕÇÑöíÚõ |
Kapı, kalem v.b. ses çıkarmak. |
ÕóÑóÝó ÇáÈÇÈõ Ãæ ÇáÞóáóãõ æ äÍæåãÇ ÜÜÜöÜÜ ÕóÑöíÝðÇ |
Geri çevirmek. Yol vermek. Harcamak. Para bozdurmak. Sözü süslemek. |
æ Ü ÇáÔìÁ ÕóÑúÝðÇ |
Yön verdi, idare etti. (-o) : Açıkladı. Kelimeleri birbirinden türetti, çekim yaptı. Yüz geri etti. |
ÕóÑøóÝó ÇáÇóãúÑó |
Döndü, vazgeçti, bıraktı. |
ÇäúÕóÑóÝó Úäå |
İşin içine girdi, idare etti. Çalışıp kazandı. (-bi) : Halden hale soktu. |
ÊóÕóÑóøÝó ÝáÇä Ýì ÇáÇóãúÑ |
Para bozan. Veznedar. |
ÇáÕøóÑøóÇÝõ |
Kelimelerin şekil ve türemelerinden bahseden bilgi dalı. Tevbe. |
ÇáÕøóÑúÝ |
Zamanın başa getirdiği (hâdiseler). |
ÕÑÝÇáÏåÑ (Ì) ÕõÑÄÝ |
Halis, katkısız. |
ÇáÕøöÑÝ |
Sarraf. Tecrübe görmüş, olgun. |
ÇáÕøóíúÑóÝõ æ ÇáÕíúÑóÝìøõ (Ì) ÕóíóÇÑÝõ |
Banka. Para bozdurma veznesi. Sarf yeri. |
ÇáãóÕúÑöÝõ |
Kesmek. |
ÕóÑóãóåõ Ü ÕóÑúãðÇ |
Keskin ve dayanıklı olmak. |
ÕóÑõãó ÇáÓíÝõ ÜÜÜõÜÜ ÕÑÇãóÉð |
Keskin. |
ÇáÕøóÇÑöãõ |
Derici. |
ÇáÕøóÑóøÇã |
Yelken direği. Gemici. |
ÇáÕøóÇÑöì (Ì) ÕóæÇÑò ÕõÑóøÇÁñ |
Sütü memesinde bırakılmış hayvan. |
ÇáãõÕóÑóøÇÉ |