|
Dost ve beraber olmak. |
صَحِبَهُ ـــَــ صَحابَةً و صحْبَةً |
|
Dostluk kurdu. Arkadaşlık yaptı. |
صاحَبَهُ |
|
Dost edindi. |
اصْطَحَبَ فلانًا |
|
Devamlı yanında bulundurdu. Dost olmak istedi. |
اسْتَصْحَبَ الشىء |
|
Dost, arkadaş. Bir şeyin sahibi. |
الصَّاحِبَ (ج) صَحْبٌ و أصحابٌ و صِحاب |
|
Zevce. |
الصَّاحِبَةُ |
|
Mümin olarak Hz. Peygamberi gören ve bu imanı ile ölen Müslüman. |
الصَّحابى (ج) صَحَابَةٌ |
|
Her çeşit kusur ve şüpheden uzak olmak. |
صَحَّ الشىء ـــِــ صُحًّا و صِحَّةً |
|
S. müş. |
فهو صحيحٌ (ج) صِحاحٌ و أصحَّاء |
|
Kusur ve hatasını giderdi. |
صَحَّحَهُ |
|
Sıhhate kavuştu. |
تَصَّحّحَ |
|
Sağlık. Gaye ve şartlara uygunluk. |
الصِّحَّةُ |
|
Çöl. |
الصَّحْرَا (ج) الصَّحارَى |
|
Kelimeyi yanlış yazdı veya okudu |
صَحَّفَ الكَلِمَة |
|
Gazetecilik mesleği. |
الصَّحافة |
|
Gazeteci. |
الصَّحَّافُ |
|
Yemek tabağı. |
الصّحْفَةُ (ج) صحَافُ |
|
Sayfa. Gazete. |
الصَّحيفَةُ (ج) صُحُفٌ |
|
Sayfalardan meydana gelmiş kitap. Kur’an. |
المُصحَفُ (ج) مَصاحِف |
|
Su ve yemek kabı. Cami veya evin orta boşluğu. Düz ve boş arazi. Kulağın içi. |
الصَّحْنُ (ج) أصْحُنٌ و صِحَانٌ |
|
Uyanmak, ayılmak. Hava açılmak. |
صحَا النائم ـــُــ صَحْوًا |