Çıkmak, görünmek. Birinden öbürüne geçmek. (-alâ) : Hücum etmek.

صَبَأ النابُ و نحوهُ ـــَــ صُبُوءًا

Yokuştan aşağı inmek. Dökülmek, akmak.

صَبَّ الرجلُ فى الوادى ـــِــ صبيبًا

Dökmek, akıtmak. (- alâ): Teşvik etmek, üzerine salmak.

و ـ الماء و نحوه ـــُــ صَبَّا

Gönülden bağlanmak, sevmek, arzulamak.

صَبَّ إليه ـــَــ صَبابةً

Su yukarıdan aşağıya aktı, döküldü.

تَصَبَّبَ الماء

Sevgi, aşk, aşk ateşi.

الصَّبابَةُ

Nehrin denize kavuştuğu yer.

المَصَبُّ (ج) مصابّ

Yüz güzel ve parlak olmak.

صَبُحَ الوجْهُ ـــُــ صَباحَةً

S. müş.

فهو صَبيحٌ (ج) صِباح

Sabahladı, sabaha ulaştı. Ortaya çıktı. Oldu.

أصْبَحَ

Sabahleyin geldi. Baskın yaptı.

صَبَّحَ القو مَ

Gündüzün başlangıcı.

الاِصباحُ

Sabah.

الصَّبَاحُ والصُّبْحُ

Sabah uykusu. Kahvaltı.

الصُّبْحَةُ

Sabahleyin yenen ve içilen.

الصَّبُوحُ

Sabah.

الصَّبِيحَةُ

Lâmba.

المِصْباحُ (ج) مَصَابيحُ

Dayanmak, sızlanmamak. (-o, an): Kendini tutmak. (-o): Buğdayı küme halinde yığmak.

صَبَرَ ـــِــ صَبْرًا

Sabırda üstün geldi.

صابَرَهُ

Sabra devet etti. Buğdayı küme yaptı. Cesedi mumyaladı.

صَبَّرَهُ

Sabretti.

اصْطَبَرَ

Kendini sabra zorladı.

تَصَبَّرَ

Bir şeyin üstü, yukarısı. Bir tarafı.

الصُّبْرُ من الشىءِ (ج) أصْبارٌ

Buğday v.b. yığını.

الصَّبْرَةُ (ج) صُبَرٌ و صِبَارٌ

Allah’ın isimlerinden. Çok sabırlı.

الصَّبُورُ

Parmak.

الإصْبَعُ (ج) أصابعُ

(=)

الأصْبوعُ (ج) أصابيعُ

Boyamak. Suya batırmak.

صَبَغَ الثوبَ و نحوه ـــُــ صَبغًا

Boyandı. Bulaştı.

اصْطَبَغَ بكذا

Boya. Mayi katık. Alyuvar.

الصِّبَاغُ (ج) أصْبَغة

Boyacı.

الصَّبَّاغُ

Boya. Boyanmış şey. Katık.

الصِّبْغُ (ج) أصباغٌ

Boya, renk.

الصِّبْغَةُ (ج) صِبَغٌ

Boyahane.

المَصْبَغَةُ

Zevk ve eğlenceye meyilli olmak. (-ilâ): Sevmek, âşık olmak.

صَبَا فلانٌ ـــُــ صَبْوًا و صَبْوَةً

Küçüklük. Tazelik. Aşk.

الصِّبَا

Bebek, çocuk. Kılıç v.b. ağzı. Sakal ucu. Çırak.

الصَّبِىّ (ج) صِبْيَةٌ و صِبْيانٌ

m. (=)

الصَّبيَّةُ (ج) صَبَاياَ

Doğudan esen tatlı bir rüzgâr.

الصَّبا