Hayvana az yem kâfi gelmek. (-o, li): Nimet ve iyiliği anmak, sahibini övmek. (-o): Mükâfat vermek.

ÔóßóÑóÊö ÇáÏøóÇÈÉõ ÜÜÜõÜÜ ÔõßúÑðÇ ¡ æ ÔõßõÑðÇ ¡ æ ÔõßúÑÇäðÇ

İyiliğini andı, övdü.

ÊóÔóßóÑó áå

Çok şükreden. Şükredene sevap veren. Nimete gömülü olan.

ÇáÔøóßõæÑ (Ì) ÔõßõæÑñ

Huysuz ve ters olmak.

ÔóßöÓó ÜÜÜóÜÜ ÔóßóÓðÇ æ ÔóßÇÓÉð

Çekiç.

ÇáÔÇßæÔ (Ì) ÔóæóÇßöíÔ

Bitişmek, yapışmak. İnci ve benzerini dizmek. Dikmek. (-alâ): Karışmak. (-fî): Şüphe etmek.

Ôóßøó ÇáÔìÁ ÜÜÜõÜÜ ÔóßóÇ

İki hüküm arasında kararsız kalmak.

ÇáÔóßøó (Ì) Ôõßõæßñ

Taşınan silah. Sap çıkmasın diye çakılan çivi.

ÇáÔøößøóÉõ (Ì) Ôößßñ

İş karışmak. (-o): Nokta ve harake koymak.

Ôóßóáó ÇáÇóãúÑõ ÜÜÜõÜÜ ÔõßæáÇð

Rengi kırmızıya çalan.

Ýåæ Ôößáñ æ ÃÔúßóáõ æ åì ÔóßáóÉõ æ ÔóßúáÇð

İş karıştı, güçleşti. Rengi kırmızıya çaldı. (-o): Nokta ve harake koydu.

ÃÔúßóáó ÇáÇóãúÑõ

Benzedi. Güçlüğe düşürdü.

ÔÇßóáóåõ

Hayvanın ayağına bukağı vurdu. Hareke ve nokta koydu. Şekil verdi.

Ôóßóøáó ÇáÏóÇÈÉó

İş karıştı. (-alâ) : İtiraz etti, müşkilât çıkardı.

ÇÓúÊóÔúßóáó ÇáÇóãúÑõ

Karakter, huy. Böğür. Sakal başı ile kulak arasındaki tüysüz kısım.

ÇáÔøóÇßöáóÉõ (Ì) ÔóæóÇßöáõ

Bukağı, bağ. Atın ayaklarındaki çapraz seki.

ÇáÔøößÇáõ

Karışık. Şekil. Benzer. Uygun.

ÇáÔøóßúáõ (Ì) ÃÔúßÇáñ

Gemin atın ağzına giren kısmı. Cesaret. Zulme karşı mukavemet.

ÇáÔøóßöíãóÉõ (Ì) ÔßÇÆöãõ

Acı duymak, acı çekmek. (-o): Acısını ve derdini söylemek. Şikâyet etmek.

ÔßÇ ÜÜÜõÜÜ ÔóßúæðÇ æ Ôßæóì æ ÔßÇÉð

Şikâyet ettirdi. Şikâyetinin gereğini yerine getirdi. Hakkını aldı.

ÃÔúßÇåõ

Hastalandı. (-ilâ): Şikâyet ederek sığındı.

ÇÔúÊóßóì

Pürsilâh.

ÔÇßì ÇáÓáÇÍ

Şikâyet, hastalık. Kusur.

ÇáÔøóßÇÉõ

Acı ve elem duymak. Şikâyet konusu.

ÇáÔøóßæóì (Ì) ÔóßÇæóì

Duvarda lâmba koymak için yapılan oyuk. Fener.

ÇáãöÔúßÇÉõ