Al, doru. Kumral.

ÇáÇóÔúÞóÑõ

Gelincik çiçeği.

ÇáÔøõÞóÇÑóì

Arı kuşu.

ÇáÔøöÞúÑóÇÞõ æ ÇáÔøóÞöÑøóÇÞõ

Güç olmak. Bitki filizlenmek. (-alâ): Güçlüğe düşürmek. (-o): Yere çarpmak. Kazmak, sürmek. Yarmak.

ÔóÞøó ÇáÇóãÑõ ÜÜÜõÜÜ ÔÞðÇ

Düşman oldu, muhalefet etti.

ÔóÇÞøóÉõ

Kenardan, kıyıdan gitti. (-o): Türetti.

ÇÔúÊóÞøó

Parçalandı. Tan yeri ağardı. Parladı. Bölündü.

ÇäúÔóÞøó

Gelincik çiçeği, şakayık.

ÔøóÞóÇÆöÞõ ÇáäøõÚúãÇäö

Güçlük. Parçalanma. Yarık.

ÇáÔøóÞøõ (Ì) ÔÞóæÞñ

Yarı, parça. Yan. Güçlük.

ÇáÔøöÞøõ

Yarı. İnce uzun bez parçası. Uzaklık. Uzun yolculuk.

ÇáÔøõÞóøÉõ (Ì) ÔøõÞóÞñ

Öz erkek kardeş. Benzer.

ÇáÔøóÞíÞõ (Ì) ÃÔóÞóøÇÁõ æÔÞÇíÞ

Öz kız kardeş. Bol yağmur. Yarım baş ağrısı.

ÇáÔøóÞöíÞóÉõ (Ì) ÔøóÞÇíÞõ

Güçlük.

ÇáãóÔøóÞóÉõ (Ì) ãóÔóÇÞøõ

Şakul.

ÇáÔøóÇÞæõáõ (Ì) ÔæÇÞíá

Talihsiz ve bedbaht olmak. (-fî): Yorulmak, bitkin hâle gelmek.

ÔóÞöìó ÜÜÜóÜÜ ÔóÞðÇ æÔóÞøóÇÁ

Güçlüğe düşürdü. Saçını taradı.

ÃÔÞóÇåõ

Güçlük, yorgunluk. Sıkıntı. Sapıklık.

ÇáÔøóÞóÇÁ æ ÇáÔøóÞóÇæÉõ æ ÇáÔøÞúæóÉõ

Bedbaht. Sapık. Yol kesen.

ÇáÔøóÞöìø (Ì) ÃÔúÞöíóÇÁ