Dağılmak. (-ilâ): Arzu etmek. (-an): Uzaklaşmak. (-o): Ayırmak. Birleştirmek.

ÔóÚóÈó ÇáÔìÁ ÜÜÜóÜÜ ÔóÚúÈðÇ

(o): Kısımlara ayırdı. Birleştirdi.

ÔóÚøóÈó

Millet.

ÇáÔøóÚúÈõ (Ì) ÔõÚõæÈñ

Yol. Yer altındaki su kanalı. Vadi.

ÇáÔøöÚúÈõ (Ì) ÔöÚÇÈñ

Kamerî ayların sekizincisi.

ÔóÚúÈóÇäõ

Kısım, bölüm. Yama. Ağaç dalı.

ÇáÔøõÚúÈóÉõ (Ì) ÔõÚóÈñ æÔöÚÇÈñ

Gözbağıcılık etti.

ÔóÚúÈóÐó

Saç dağılmak, karışmak.

ÔóÚöËó ÇáÔøóÚÑõ ÜÜÜóÜÜ ÔóÚóËðÇ æÔõÚõæËóÉð

S. müş.

ÃÔúÚóËõ æ åì ÔÚËÇÁõ (Ì) ÔõÚúËñ

Gözbağıcılık etti.

ÔóÚúæóÐ

Şiir söylemek.

ÔóÚóÑó ÝáÇäñ ÜÜÜõÜÜ ÔöÚúÑðÇ

Hissetmek, bilmek.

æÜ Èå ÔõÚæÑðÇ

Çok saçlı.

ÃÔúÚóÑõ æåì ÔóÚúÑóÇÁ (Ì) ÔõÚúÑñ

Çocuk kıllandı. Bir şeyi kendisine şiar veya sembol yaptı. (-o): Yaydı. Bildirdi.

ÃÔúÚóÑó ÇáÛáÇãõ

Şâirlik tasladı.

ÊóÔóÇÚóÑó

Şiir söyleyen.

ÇáÔøóÚöÑõ (Ì) ÔõÚÑÇÁõ

İç çamaşırı. Sembol. Arma. Parola.

ÇáÔøöÚÇÑõ (Ì) ÃÔúÚöÑóÉ

Kıl. Bitki.

ÇáÔøóÚóÑú (Ì) ÃÔÚÇÑñ æ ÔõÚæÑñ

Şiir.

ÇáÔøöÚúÑõ (Ì) ÃÔÚÇÑ

Sirius yıldızı.

ÇáÔøöÚúÑóì

Kendiliğinden bilgi. Duyum. Duygu hayatı. İhsas.

ÇáÔøõÚõæÑõ

Arpa.

ÇáÔøóÚöíÑõ

Dinin korunmasını gerekli kıldığı hususlar. Kâbe’de kesilen kurban. Alâmet.

ÇáÔøóÚöíÑóÉõ (Ì) ÔÚÇÆÑ

Sarmaşık ağaç. Hac vazifelerinin (menâsikinin) ifa edildiği yer.

ÇáãóÔúÚóÑõ (Ì) ãÔÇÚÑ

Dağınık.

ÇáÔøóÚÇÚõ

İnce iplikler gibi görünen ışık.

ÇáÔøõÚóÇÚõ (Ì) ÃÔöÚøóÉð

Üstüne çıkmak. Gönlünü yapmak.

ÔóÚóÝó ÇáÔìÁ ÜÜÜóÜÜ ÔóÚÝðÇ

Her şeyin üstü. Artan sevgi.

ÇáÔøóÚóÝóÉõ (Ì) ÔóÚóÝñ

Hafif yağmur.

ÇáÔøóÚúÝóÉõ (Ì) ÔöÚóÇÝñ

Tutuşmak, alevlenmek. (-o): Tutuşturmak, alevlendirmek.

ÔóÚóáóÊö ÇáäÇÑõ ÜÜÜóÜÜ ÔóÚúáÇð

Tutuştu. Sinirlendi. Ağardı.

ÇÔúÊóÚóáóÊö ÇáäÇÑõ

Yüksek hararet. Alev. Meş’ale.

ÇáÔøõÚúáóÉõ (Ì) ÔõÚóáñ