İçmek. |
ÔóÑöÈ ÇáãÇÁ æ äÍæå ÜÜÜóÜÜ ÔõÑúÈðÇ |
Hayvan veya ekini sulama zamanı geldi. Suya kandı. (-o): Su verdi. Renk verdi. Bir rengi başkasına katıp karıştırdı. |
ÃÔóÑóÈó ÇáÑøóÌõáõ |
Bıyık. |
ÇáÔøóÇÑöÈõ (Ì) ÔóæóÇÑÈõ |
İçecek şey. |
ÇáÔøóÑóÇÈõ (Ì) ÃÔúÑöÈóÉñ |
İçilecek su. Su hissesi, sırası. İçme zamanı. Su yeri. |
ÇáÔøöÑúÈõ (Ì) ÃÔúÑóÇÈñ |
Su içilen yer. İçilen şey. Kişinin meyl ve arzusu. |
ÇáãóÔúÑóÈõ |
Su bardağı, su tası. |
ÇáãóÔúÑóÈóÉõ (Ì) ãóÔóÇÑöÈõ |
Birleştirmek, bağlamak, katmak. |
ÔóÑóÌó ÇáÔìÁ ÜÜÜõÜÜ ÔóÑúÌðÇ |
Eti ince ve uzun kesmek. Genişletmek, yaymak. Açıklamak. (-li): Sevdirmek. |
ÔóÑóÍó ÇááÍã ÜÜÜóÜÜ ÔóÑúÍðÇ |
Eti ince uzun kesti. İncelemek için cesedi kesip parçaladı. |
ÔóÑøóÍó ÇááÍã |
Ürküp kaçmak. (-an): Sapmak. |
ÔóÑóÏó ÇáÈÚíÑõ æ ÛíÑõåõ ÜÜÜõÜÜ ÔõÑõæÏðÇ |
Kovdu. Ayırdı. |
ÔóÑøóÏóåõ |
Parça. Küçük topluluk. Parçalanmış, eski. |
ÇáÔøóÑúÐöãóÉõ (Ì) ÔóÑÇÐöãõ |
Kötülüğe meyletmek, kötülüğü âdet edinmek. |
ÔóÑøó ÝáÇäñ ÜÜÜóÜÜ ÔóÑøðÇ æ ÔöÑøóÉð |
Birinde bir kusur meydana getirmek. Kötülük etmek. Serip kurutmak. |
æÜÜ ÝáÇäðÇ ÜÜÜõÜÜ ÔõÑøðÇ |
Kıvılcım. |
ÇáÔøóÑóÇÑõ æ ÇáÔøóÑóÑõ |
Kötülük, bozukluk. Kötü. |
ÇáÔøóÑø (Ì) ÔõÑõæÑñ æÔöÑóÇÑñ |
Öfkenin şiddeti. Neş’e. Kötülük. |
ÇáÔøöÑóøÉõ |
Kötü huylu. Geçimsiz. Tadı bozuk. |
ÇáÔøóÑöíÓõ |
Hafifçe yarmak. Şart koşmak. Gerekli kılmak. |
ÔóÑóØó ÇáÌáÏó æ äÍæå ÜÜÜõÜÜ ÔóÑúØðÇ |
Nişan ve alâmet koydu. Hazırladı. Gönderdi. |
ÃÔúÑóØóåõ |
Şart koştu. |
ÇÔúÊóÑóØ Úáíå ßÐÇ |
Yerine getirilmesi gerekli olan şey, şart. |
ÇáÔøóÑúØõ (Ì) ÔÑæØ |
Alâmet, nişan. |
ÇáÔøóÑóØõ (Ì) ÃÔÑÇØ |
Asâyiş memurları, emniyet. |
ÇáÔøõÑúØóÉõ |
Emniyet memuru. |
ÔõÑúØì æ ÔõÑóØöìñ |
Bükülmüş ip. Fitil. Esans şişesi. Ölçü şeridi. |
ÇáÔøÑöíØõ (Ì) ÔõÑõØñ |
Şart. |
ÇáÔøóÑöíØóÉõ (Ì) ÔÑÇÆöØõ |
Bahçıvan makası. |
ÇáãöÔúÑóØõ æ ÇáãöÔúÑóØóÉõ (Ì) ãóÔóÇÑíØõ |
Ev yola yakın olmak. (-o): Başlamak. Üstün getirmek. Yol açmak. Açıklamak. Meşrû kılmak. Kanun vaz’etmek. |
ÔóÑÚó ÇáãäÒáõ ÜÜÜóÜÜ ÔÑúÚðÇ |
(o): Yükseltti. Yol açtı. Gemiye yelken yaptı. Kanun vaz’etti. |
ÔóÑóøÚó |
Başlayan. Kanun koyan. Ana cadde. |
ÇáÔøóÇÑöÚõ |
Gemi yelkeni. |
ÇáÔøöÑóÇÚõ (Ì) ÃÔúÑöÚóÉ |
Işık veya hava deliği. |
ÇáÔøõÑóøÇÚóÉõ |
Yol, din. |
ÇáÔøóÑúÚõ |
Müsavi, eşit. |
ÇáÔøóÑóÚ |
Yol. Doğru ve açık yol. Şeriat. |
ÇáÔøöÑúÚóÉõ |
Din. Yol. Su kaynağı yolu. Kapı eşiği. |
ÇáÔøóÑöíÚÉ |
Dinin cevaz verdiği şey. Plân. |
ÇáãÔÑõÚõ (Ì) ãÔÑæÚÇÊ |
Yüksek olmak. Şeref ve mertebesi yüce olmak. |
ÔóÑõÝó ÇáãßÇä ÜÜÜõÜÜ ÔóÑóÝðÇ |
S. müş. |
Ýåæ ÔóÑöíÝñ (Ì) ÔõÑóÝÇÁõ æÃÔúÑóÇÝñ |
Yüksek oldu. (-alâ): Yukarıdan baktı. Kontrolünü üzerine aldı. Yaklaştı. Üzerine titredi. (-o): Yukarı çıktı. |
ÃÔúÑóÝó ÇáÔìÁ |
Binaya balkon yaptı. Şeref verdi. Tazim etti. |
ÔóÑóøÝó ÇáÈäÇÁ |
Şereflendi. (-li): Baktı. Karıştı. (-o): Elini kaşı üzerine koyup bir şeye baktı. Yukarı çıktı. |
ÊóÔóÑóøÝó |
Süpürge. |
ÇáÔøóÇÑõæÝõ (Ì) ÔóæóÇÑöíÝõ |
Yüksek yer. Yücelik. |
ÇáÔøóÑóÝõ (Ì) ÃÔúÑóÇÝñ |
Bir şeyin üstü, tepe noktası. Balkon. |
ÇáÔøõÑúÝóÉõ (Ì) ÔõÑóÝñ |
Güneş doğmak. |
ÔóÑóÞóÊö ÇáÔøóãúÓõ ÜÜÜõÜÜ ÔóÑúÞðÇ æ ÔõÑõÞðÇ |
Güneş aydınlattı. Parladı. Sabaha girdi. (-o): Boğazına tıkadı. |
ÃÔúÑóÞóÊú ÇáÔãÓõ |
Doğuya doğru gitti. Parladı. (-o): Eti enlice kesip güneşe serdi. |
ÔóÑóøÞó |
Doğu. |
ÇáÔøóÑúÞõ |
Şarkılar. |
ÇáãÔÇÑÞÉ |
Doğu. Arap yarımadasının doğu kısmındaki İslâm ülkeleri. |
ÇáãóÔúÑöÞ (Ì) ãóÔÇÑöÞ |
Ortak olmak. |
ÔóÑößå Ýì ÇáÇóãúÑö ÔöÑúßðÇ æÔóÑößóÉð æÔöÑúßóÉð |
Ortak etti. Nalına tasma taktı. (-bi): Ortak koştu. |
ÃÔúÑóßóåõ Ýì ÃãúÑöå |
Ortak oldu. |
ÔÇÑóßóåõ |
Karıştı. (-fî): Abone ve ortak oldu. |
ÇÔúÊóÑóßó ÇáÇóãúÑõ |
Sosyalizm. |
ÇáÇÔúÊÑÇßíÉ |
Nalın tasması. |
ÇáÔøöÑóÇßõ (Ì) ÔõÑõßñ |
Hisse. Şirk. |
ÇáÔøöÑúßõ (Ì) ÃÔúÑóÇß |
Av ağı, tuzağı. |
ÇÔøóÑóßõ (Ì) ÃÔúÑóÇßñ |
Ortaklık. |
ÇáÔøóÑößóÉõ |
Yarmak. |
ÔóÑóãó ÇáÔìÁ ÜÜÜöÜÜ ÔóÑúãðÇ |
Oyuk, yarık. |
ÇáÔøóÑúãõ |
Koza. |
ÇáÔøóÑúäóÞóÉõ |
Düşkün ve aç gözlü olmak. |
ÔóÑöåó Åáì ÇáØÚÇã æÛíÑöå æ ÔóÑöåó Úáíå ÜÜÜóÜÜ ÔÑóåÇð |
Satmak, satın almak. |
ÔóÑÇåõ ÜÜÜöÜÜ ÔöÑðì |
Satın aldı. |
ÇÔøóÊóÑóÇåõ |
Satıcı. Kendini Allah’a veren. |
ÇáÔøóÇÑì (Ì) ÔõÑÇÉñ |
Kurdeşen hastalığı. Dağ. Kenar. |
ÇáÔøóÑóì (Ì) ÃÔúÑÇåñ |
Atardamar. |
ÇáÔøóÑúíÇäõ (Ì) ÔÑöÇííäõ |