Gençlik çağına ermek. Tutuşmak. At iki ayağı üzerine kalkmak.

شَبَّ الغلامُ ـــِــ شَبابًا

Tutuşturmak.

و ــ النــارَ ــــُــ شَبًّا

Gençlik ve eğlence günlerini andı. (-bi): Gazel söyledi.

شَبَّبَ الشَّاعرُ

Genç.

الشَّابّ (ج) شُبَّان

Gençlik. Başlangıç.

الشَّبابُ

Gençlik.

الشَّبِيبَةُ

İlgilenmek, işe sarılmak.

شَبِثَ الشىء و بالشىء ــــَــ شَبَثًا

(=)

تَشَبَّثَ بالشىء

Örümcek. Kırkayak. Çıyan.

الشَّــبَثُ (ج) أشْبَاثٌ

Müteşebbis.

الشَّبِثُ

Belli belirsiz görünmek. Deriyi germek. Çarmıha germek. Dua için el açmak.

شَبَحَ الشىء ـــَــ شَبْحًا

Karaltı, gölge, hayal.

الشَّبَحُ (ج) أشباح

Karış.

الشِّبْرُ (ج) أشْبارٌ

Borazan.

الشَّبُورُ

Doymak. Şişmanlamak. (-min): Bıkmak.

شَبِعَ ـــَــ شِبَعًا

Doyurdu. İşin hakkını verdi.

أشْبَعَه

Doyumluk.

الشِّبْعَ

Birbirine girmek. (-o): Birbirine tutturmak, kenetlemek.

شَبَكَ الشىء ـــِــ شَبْكًا

Birbirine girdi, karıştı.

تشَابَكَ الشَّىء

Pencere. File.

الشبَّاكُ (ج) شَبابيك

Çubuk, pipo.

الشُّبُك

Ağ.

الشَّبَكة (ج) شَبَكٌ

Arslan yavrusu.

الشِّبْلُ (ج) أشْبَالٌ

Benzedi.

أشْبَهَ الشىء الشىء

Benzetti.

شَابَهَهُ

Karıştırmasına sebep oldu. (-o bi): Benzetti. Yerine koydu.

شَبَّهَ عليه الاَمْرَ