|
Benzer, denk, gibi. Düzgün. Çöl. |
السَّى (ج) أسواء |
|
Bilhassa. |
سِيمَّا ولاسِيمَّا |
|
Başını alıp istediği yere gitmek. Düşünmeden söylemek. |
سابَ ـــِــ سَيْبًا وسَيَبَانًا |
|
Adak için bırakılmış deve. |
السائبَةُ (ج) سوائِبُ |
|
Serbest. Bahşiş. İyilik. At kuyruğunun kılı. Gömülmüş hazine, maden. Kayık küreği. |
السَّيْبُ |
|
Akmak. Gitmek. Gezmek. |
ساحَ الماء و نحوه ـــِــ سيحًا |
|
Genişledi, büyüdü. Fırladı. Parçalandı. Yayıldı. |
انْسَاحَ |
|
İbadet için mescidde kalan. Turist. |
السائحُ (ج) سُيَّاحٌ |
|
Kebap şişi. |
السِّيخُ |
|
Kurt. |
السِّيدُ (ج) سيدانٌ |
|
Yürümek, gitmek. Yayılmak. (-o): Yürütmek. Binmek. İzlemek. |
سَارَ ـــِــ سَيرًا و سِيَرَةًو تَسَّيارًو مَسَارً و مَسيرَةً |
|
Beraber yürüdü. Uyuştu. |
سايره |
|
Yürüttü. Sürgün etti. Yaydı. |
سَيَّرَهُ |
|
Yaygın. Kalan. |
السائِرُ |
|
Deri vb. den yapılan sırım. |
السَّيرُ (ج) سُيُورٌ |
|
Sarı çizgili bir nevi hırka. Çizgili elbise. Halis altın. Çekirdeğin ince zarı. |
السِّيَراءُ |
|
Adet, yol, hâl ve gidiş, davranış. |
السِّيرَةُ (ج) سِيرٌ |
|
Gezegen. Otomobil. Kamyon. Katar, kafile. |
السيَّارَةُ |
|
Hâkim oldu, hükmü altına aldı. İdare etti. |
سَيْطَرَ عليه |
|
Kireç veya çamurla sıvadı. Ziftledi. Yağladı. |
سَّيعَ الحائطَ ونحوه |
|
Akgünlük ağacı. Samanlı çamur. Yağ. |
السَّيَاعُ |
|
Samanlı çamur. Zift. Yağ. Mala. |
السِّياعُ |
|
Mala. |
المِسْيَعَةُ (ج) مسايعُ |
|
Kılıç. Kılıç bağı. |
السَّيفُ (ج) سُيُوفٌ وأسْيافٌ |
|
Akmak. Azmak. Fışkırmak. |
سال ـــِــ سَيلا و سَيلانًا ومَسيلاً ومسالاً |
|
Akıttı. Eritti. |
أسالهُ |
|
Sel. |
السَّيْلُ (ج) سُيُولٌ |
|
Su vb. kanalı. |
المَسِيلُ (ج) مسايلُ |