|
Almak. |
ÓóåóÈóåõ ÜÜÜóÜÜ ÓóåúÈðÇ |
|
Ovaya indi. Yer su tutmadı. Gözü doymadı. Bolca verdi. Kazdı, su bulamadı. (-fi): İyiden iyiye tetkik etti. (-o): Serbest otlattı. |
ÃÓúåóÈó |
|
Ova, düz yer. Koşuya dayanan at. |
ÇáÓøóåÈõ (Ì) ÓõåõæÈñ |
|
Şiddetli rüzgâr. |
ÇáÓøóÇåöÌ |
|
Uykusuz kalmak. |
ÓóåöÑó ÜÜÜóÜÜ ÓóåóÑðÇ |
|
Uykusuz kalmak, uyuyamamak. Şimşek devamlı çakmak. |
ÓóåöÑó ÜÜÜóÜÜ ÓóåóÑð |
|
Uyunmayan gece. Düz ve geniş arazi. Ayak basılmadık çöl. Akan pınar. Ay yörüngesi. |
ÇáÓøóÇåöÑóÉõ |
|
Gece lâmbası. |
ÇáÓøóåóøÇÑóÉõ |
|
Ölen. Kan zayiinden bayılan. Ölürken susayan, rengi sararan. |
ÇáÓøóÇåöÝõ |
|
Göz ağrısı. Kasırga. |
ÇáÓÇåößÉõ (Ì) ÓóæóÇåöß |
|
Kolay olmak, kolaylaşmak. |
Óóåõáó ÜÜÜõÜÜ ÓõåõæáóÉð |
|
Ovaya indi. (-o): Kolaylaştırdı. İshal yaptı. |
ÃÓúåóáó |
|
Kolay oldu. Müsamaha gösterdi. |
ÊÓÇåáó |
|
Müshil içti. Kolay saydı, kolay buldu. |
ÇÓúÊóÓúåóáó |
|
Yumuşak, kolay. Ova. |
ÇáÓøóåúáõ (Ì) Óõåæáñ |
|
Parlak bir yıldız. |
Óõåóíúá |
|
Rengi sararmak, değişmek, zayıflamak. Kur’a ile kumar oynamak. |
Óóåóãó ÜÜÜóÜÜ ÓõåõæãðÇ |
|
Kur’a çekti. (-li): Bir hisse veya daha fazla verdi. (-fî): İştirak etti. (-o): Hisselere ayırdı. |
ÃÓúåóãó Èíäóåõã |
|
Bir şey üzerine kur’a çekti. Bir hisse aldı. (-fî): İştirak etti. |
ÓóÇåóãóåõ |
|
Kur’a veya kumar oku. Ok. Nasip, hisse. Kumarda kazanılan şey. Hisse senedi. |
ÇáÓøóåúãõ (Ì) ÃÓúåõãñ æÓöåóÇãñ |
|
Dalmak, gaflet etmek. (-fî): Bilmeyerek terk etmek. (-an): Bilerek terk etmek. (-ilâ) Bakakalmak. |
ÓóåóÇ Úäå æ Ýíå ÜÜÜõÜÜ ÓóåúæðÇæÓõåõæøðÇ æ ÓóåúæóÉð |
|
Küçükayı yıldızlarından biri. |
ÇáÓøõåÇ |
|
Gaflet, yanılma, unutma. Yumuşak. Durgunluk. |
ÇáÓøóåæø |
|
Yumuşak yay. Sofa. Duvar bölmesi. Çeper. Sandık. |
ÇáÓåúæÉ (Ì) ÓöåÇÁ |