At tırnağı. Her şeyin başlangıcı, ucu. Haraç.

ÇáÓøõäúÈõßõ (Ì) ÓäÇóÈßõ

Başak.

ÇáÓøõäúÈõáóÉõ (Ì) ÓäÇÈíáõ

İs.

ÇáÓøöäóÇÌõ (Ì) ÓõäõÌñ

Terazide kullanılan ağırlık ölçüleri.

ÇáÓøóäúÌóÉõ (Ì) ÓöäÌñ

Akla ve kalbe doğmak. Kuş vb. bir kimsenin solundan sağına doğru uçmak, koşmak. (Hayvanın sağ tarafı insana doğru geldiğinden bu, Araplarca uğur sayılırdı.) Kolay olmak. (-bi): Ta’riz etmek, üstü kapalı söylemek. (-bi, alâ): Kötülük etmek. (-o): Eliyle karşılamak.

ÓóäóÍó ÜÜÜóÜÜ ÓõäõæÍðÇ

Uğur, bereket. Yolun ortası.

ÇáÓøõäúÍõ

Dayanmak, yaslanmak. (-fi): Çıkmak. (-o): Dayanmak, desteklemek.

ÓóäóÏó Åáíå ÜÜÜõÜÜ ÓõäõæÏðÇ

(=) Duyduğu kimseleri sırayla sayarak sözün asıl sahibini haber verdi.

ÃóÓäóÏó Åáíå

Pakistan. Pakistan halkı.

ÇáÓøöäúÏõ (Ì) ÓõäõæÏñ

Yemen hırkası, elbisesi. Maddî ve manevî dayanak. Senet. Dağ yamacı.

ÇáÓøóäóÏõ (Ì) ÃÓäÇÏ

Örs.

ÇáÓøóäúÏóÇäõ

Meşe, pelit.

ÇáÓøöäúÏöíÇäõ

Büyük bir ölçek. Kayın ağacı.

ÇáÓøóäúÏóÑóÉõ

İnce ve halis ipek.

ÇáÓøõäúÏõÓõ

Kedi. Kuyruk sokumu.

ÇáÓøöäøóæúÑõ (Ì) ÓóäóÇäíÑõ

Meyve kabı. Hububat kabuğu. Yapraksız ağaç. Topluluk.

ÇáÓøöäúÝõ (Ì) Óõäõæ Ýñ

(o): Deveyi semirtip hörgücünü büyüttü. Deve hörgücü gibi yaptı. Kabı üzerine yığacak derecede doldurdu.

Óóäøóãó

Cennette bir pınar.

ÇáÊøóÓäãõ

Deve hörgücü. Üst, tepe.

ÇáÓøóäÇãõ (Ì) ÃÓäöãóÉñ

Sinema.

ÇáÓøöäöãÇ Ãæ ÇáÓøöäöãÇ ÊõÛúÑóÇÝ

Bilemek. Parlatmak, cilâlamak. Güzel idare etmek. Fırçalamak. Isırmak. Mızraklamak. Düzlemek. Çözmek. Açıklamak. Çığır açmak.(Kanun) vaz’etmek.

Óóäø ÇáÓøößøöíäó æ äÍæåõ ÜÜÜõÜÜ ÓóäøðÇ

(Çocuğun) dişi çıktı. Yaşlandı, ihtiyarladı. (-o): Mızrağa uç taktı.

ÃÓóäøó

(o): Biledi. Süsledi. Mızrağı yöneltti. Diş açtı. Yaşını tahmin etti.

Óóäøóäó

Dişini misvâkladı. Göz yaş döktü. At sıçrayıp oynadı. Serap yalabıdı.(-bi):Uydu, amel etti. 

ÇáÓúÊóäøó

Mızrağın demir ucu. Bileği taşı vb.

ÇáÓøöäóÇäõ (Ì) ÃóÓöäóøäñ

Diş. Tarak vb. dişi, ucu.Yaş. Akran.

ÇáÓøöäõø (Ì) Ã ÓäóÇäñ

Yol, model. Yön. Bölük.

ÇáÓøóäóäõ

Yol. Huy. Allah’ın kanunu. Sünnet. Hal ve gidiş. Yüz. Şekil.

ÇáÓøõäøóÉõ (Ì) Óõäóä

Bileği.

ÇáãöÓóäø (Ì) ãóÓóÇäøó

Yıl. Kıtlık. Kurak ve kısır yer.

Óäå ÇáÓøóäóÉõ (Ì) ÓäæÇÊ æ Óöäõæä

Parlamak, ışık vermek. Yükselmek. Su vermek. (-o): Sulamak. Kuyudan kova v.b. çekmek. Açmak. Kolaylaştırmak.

ÓóäóÇ ÇáÈóÑúÞõ æ ÛíÑåõ ÜÜÜõÜÜ ÓóäÇÁð

Açıldı. Bozuldu. Çözüldü. Bir yıl ikamet etti. (-o): Bindi, üstüne çıttı. Hoş davrandı.

ÊÓäøóì

Büyük su kovası, ipi, çıkrığı. Dolap devesi, beygiri.

ÇáÓøóÇäíöÉõ (Ì) ÓóæÇäò

Ay ışığı. Gözü alan ışık. Şimşek parıltısı. Sinameki.

ÇáÓøóäÇ

Yücelik, yükseklik.

ÇáÓøóäÇÁ

Baraj.

ÇáãõÓóäøóÇÉõ

Derin kuyu.

ÇáãóÓúäóæíÉñ