Uğurlu olmak. Mesut ve bahtiyar olmak. (-o): Başarıya ulaştırmak. |
ÓóÚóÏ ÜÜÜóÜÜ ÓóÚúÏðÇ æ ÓõÚõæÏðÇ |
Başarıya ulaştırdı. Yardım etti. |
ÃÓúÚóÏóåõ ÓóÇÚóÏóåõ Úóáóì |
Dirsekten ele kadar olan kısım. İlik kanalı. Su kanalı. |
ÇáÓøóÇÚöÏõ (Ì) ÓóæóÇÚöÏõ |
Hurma dikeni. Demir dikenine benzer dikenli bir bitki. |
ÇáÓøóãúÏóÇäõ |
“Seadetler içinde olunuz, seadetler dilerim.” |
ÓóÚúÏóíúßó |
Sür’atle koşmak. Dolaşmak. (-o): Yakmak. Tahrik etmek. |
ÓóÚóÑó ÇáÝÑÓõ ÜÜÜóÜÜ ÓóÚóÑóÇäðÇ |
(=) Fiyat koydu. Fiyatı tahdit etti. |
ÃÓúÚóÑó ÇáäÇÑó |
(=) |
ÓóÚøóÑó |
Kıymet, değer, fiyat. |
ÇáÓøöÚúÑõ |
Cinnet, delilik. |
ÇáÓøõÚõÑõ |
Ateş, alev. |
ÇáÓøóÚíÑõ |
Ateş karıştırmaya yarayan odun veya demir. |
ÇáãöÓÚóÇÑõ æ ÇáãöÓúÚóÑõ |
Burnuna ilaç koymak. |
ÓóÚóØóå ÇáÏæÇÁó ÜÜÜóÜÜ ÓóÚúØðÇ æÓõãõæØðÇ |
Burun ilacı. Enfiye. |
ÇáÓøóÚõæØõ |
Enfiye kutusu. |
ÇáãöÓÚóÉõ ãóÓóÇÚöØõ |
İhtiyacını gidermek, yerine getirmek. |
ÓóÚóÝó ÈÍÇÌóÉö ÝáÇäò ÜÜÜóÜÜ ÓóÚúÝðÇ |
Yaklaştı. Kolayına geldi. Tedavi etti. |
ÃÓúÚóÝó |
Yapraklı hurma dalı. Yeşil hurma yaprağı. Gelin çeyizi. |
ÇáÓøóÚóÝõ (Ì) ÓõÚæÝñ |
Çocuk çıbanı, suluca. |
ÇáÓøóÚóÝóÉõ |
Öksürmek. |
ÓóÚóáó ÜÜÜõÜÜ ÓõÚÇáÇð æ ÓõÚúáóÉð |
Öksürük. |
ÇáÓøõÚÇáõ |
Çalışmak, uğraşmak. (-ilâ): Yürümek, yönelmek. (-li, alâ): Çalışıp kazanmak (-fî): Çabuk yürümek. |
ÓÚóì ÝáÇäñ ÜÜÜóÜÜ ÓóÚíðÇ |
Jurnal etmek, söz taşımak. |
æ Ü Èå ÓöÚÇíÉð |
Zekât ve vergi toplamaya memur etti. |
ÇÓúÊóÓúÚÇå |
Vergi tahsildarı. Müvezzi. |
ÇáÓøóÇÚì (Ì) ÓõÚÇÉñ |
İyilik. Arabuluculuk. |
ÇáãóÓúÚÇÉ (Ì) ãóÓÇÚò |