Çıkmak. Kendi başına gitmek. Akmak. (-o) : Yamamak. |
ÓóÑóÈó ÜÜÜõÜÜ ÓõÑõæÈðÇ |
Aktı. Girdi. Suya kandı. Peşi peşine düştü. |
ÊóÓóÑóøÈó |
Gizli yol. Lâğım. İzbe. İn. Su künkü. Akan su. |
ÇáÓøóÑóÈõ (Ì) ÃÓúÑóÇÈñ |
Kuş ve hayvan sürüsü. Ruh. Kalp. Göğüs. |
ÇáÓøöÑúÈõ (Ì) ÃÓúÑóÇÈñ |
Davar. Yol. Göğüs. |
ÇáÓøóÑúÈ (Ì) ÓõÑæÈñ |
Kuş ve hayvan sürüsü. Akıncı bölüğü. Göğüsten göbeğe kadar uzanan kıllar. Yol. |
ÇáÓøõÑúÈóÉõ |
(=) |
ÇáãóÓúÑõÈóÉõ (Ì) ãóÓÇÑöÈõ |
(=) Otlak. |
ÇáãóÓúÑóÈóÉõ (Ì) ãóÓÇÑöÈõ |
Gömlek. Zırh. Elbise. |
ÇáÓøöÑúÈÇáõ (Ì) ÓóÑóÇÈíáõ |
(o) Eğer vurdu. Lâmba yaktı. Süsledi. |
ÃÓúÑóÌó |
Süsledi. Yaldızladı. Muvaffak kıldı. Çözdü. Elbiseyi provaya hazırladı, teğelledi. |
ÓóÑøóÌó ÇáÔìÁ |
Lâmba. |
ÇáÓøöÑóÇÌõ (Ì) ÓõÑõÌñ |
Eğer. |
ÇáÓøóÑúÌõ (Ì) ÓõÑõæÌñ |
Eğerci. Yalancı. |
ÇáÓøóÑóøÇÌõ |
İdare lâmbası. |
ÇáãöÓÑóÌóÉõ (Ì) ãóÓóÇÑöÌõ |
Gübre. |
ÇáÓøóÑúÌöíäõ |
Kuşluk zamanında çıkmak. Ağır ağır akmak. Başı boş yayılmak. (-o): Salmak, serbest bırakmak. Çıkarmak. Otlatmak. Muvaffak kılmak. |
ÓóÑóÍó ÜÜÜóÜÜ ÓÑúÍðÇ æ ÓõÑõæ ÍðÇ |
Saldı, serbest bıraktı. Taradı. Boşadı. İşine son verdi. Kolaylaştırdı. |
ÓÑøóÍó ÇáÔìÁ |
Serbest bırakma. Kolaylaştırma. |
ÇáÓøóÑóÇÍõ |
Kurt. |
ÇáÓøöÑúÍÇäõ (Ì) ÓÑÇÍíäõ |
Otlak. Sahne. |
ÇáãóÓúÑóÍõ (Ì) ãóÓóÇÑöÍõ |
Temsil. Sahne için hazırlanmış oyun. |
ÇáãÓÑÍíøóÉ |
Tarak. |
ÇáãöÓúÑóÍõ (Ì) ãóÓóÇÑöÍõ |
Delmek. Dikmek. Zırh örmek. Peşi peşine yapmak. Güzel konuşmak. |
ÓóÑóÏó ÇáÔì Á ÜÜÜõÜÜ ÓÑÏðÇ |
Zırh halkası yapan. |
ÇáÓøóÑøÇÏõ |
Sıcaktan korunmak için girilen yer altı odası. |
ÇáÓøöÑúÏÇÈõ (Ì) ÓóÑóÇÏöÈõ |
Duvar, çeper. Düğün veya matem meclisi. |
ÇáÓøõÑóÇÏöÞõ |
Sevindirmek. |
ÓóÑøóåõ ÜÜÜõÜÜ ÓõÑõæÑðÇ æãóÓóÑøóÉð |
Buket takdim etmek. Çocuğun göbeğini kesmek. Gizlemek. |
æ Ü ÝáÇäðÇ ÓóÑøðÇ |
Gizledi. (-ilâ): Ulaştırdı, bildirdi. Gizlice söyledi. |
ÃÓóÑóøåõ |
Fısıldaştı, sırrını söyledi. |
ÓóÇÑøóåõ |
Parçalandı. Cariye edindi. Malına heves ederek evlendi. |
ÊóÓóÑøóÑó |
Avuç, yüz ve alın çizgileri. |
ÃÓÑÇÑ (Ì) ÇáÃÓÇÑöíÑõ |
Sır. Kök. Kıymetli. |
ÇáÓøöÑøõ (Ì) ÃÓÑÇÑñ æ ÓöÑÇÑñ |
Bolluk, seadet, rahat. Boş boru. Künk. İyi arazi. |
ÇáÓøóÑøóÇÁõ |
Göbek. |
ÇáÓøõÑøóÉõ (Ì) ÓõÑÑñ |
Çiçek demeti. |
ÇáÓøóÑøóÉ |
Cariye. |
ÇáÓøõÑøöíøóÉõ (Ì) ÓóÑóÇÑöìø |
Karyola, divan, koltuk. Boş tabut. Boyun kökü. |
ÇáÓøóÑöíÑõ (Ì) ÓõÑõÑñ |
Sır. |
ÇáÓøóÑíÑóÉõ (Ì) ÓóÑóÇÆÑõ |
Yutmak. |
ÓóÑóØóåõ Ü ÓóÑúØðÇ |
Yol. |
ÇáÓøöÑóÇØõ |
Yengeç. Kanser. Habis ur. |
ÇáÓøóÑóØõÇäõ |
Çabuk olmak. |
ÓóÑöÚó ÜÜÜóÜÜ ÓóÑóÚðÇ |
S. m. |
Ýåæ ÓóÑöÚñ æ åæ ÓóÑúÚÇäõ æ åì ÓóÑÚóì |
(=) |
ÓóÑõÚó ÜÜÜõÜÜ ÓóÑóÇÚóÉð æÓõÑúÚóÉð æÓóÑúÚðÇ |
Asma filizi. Ağız suyu. Beyaz ve küçük bir kurt. |
ÇáÇóÓúÑõæÚõ (Ì) ÃÓÇÑíÚõ |
Yemek yenip bitirilmek. (-o): Gaflete düşürmek. Aldatmak. |
ÓóÑöÝó ÇáØÚÇãõ ÜÜÜóÜÜ ÓóÑóÝðÇ |
Aşırı gitti. Yanıldı. Gafil ve cahil oldu. |
ÃÓÑÝó |
Düşkünlük, tiryakilik. İsraf. |
ÇáÓøóÑóÝõ |
İpek böceği. |
ÇáÓøõÑúÝóÉõ (Ì) ÓõÑóÝ |
Çalmak. |
ÓóÑóÞó ãäå ãÇáÇð æ ÓÑÞóåõ ãÇáÇð ÜÜÜöÜÜ ÓóÑöÞðÇ æ ÓóÑöÞóÉð |
Bakmak için dalgın vaktini bekledi. |
ÓÇÑóÞóåõ ÇáäÙÑó |
Çalınmış şey. |
ÇáÓøõÑóÇÞóÉõ |
Hırsızlık. |
ÇáÓøóÑöÞÉ |
Bordro. Evrak teslim tesellüm defteri. Yevmiyeci işçilerin kayıtlı bulunduğu defter. |
ÇáÓøóÑúßöìøõ |
Ebedî, sonsuz. |
ÇáÓøóÑúãóÏõ |
Şerefli olmak. İyi ve cömert olmak. (-o an): Çekip almak ve atmak. Gidermek. (-o) Sıyırmak. |
ÓÑÇÝáÇäñ ÜÜÜõÜÜ ÓóÑúæðÇ æÓóÑóÇæÉð |
Her şeyin üstünü, çoğu, ortası. |
ÇáÓøóÑÇÉõ (Ì) ÓÑóæóÇÊñ |
Servi. |
ÇáÓøóÑúæõ |
Pantolon, kilot. |
ÇáÓøóÑóÇæöáõ (Ì) ÓóÑóÇæíáÇÊñ |
Geçmek, gitmek. Ağacın kökü yer altında yayılmak. Sirayet etmek. (-o, bi): Geceyi yürüyerek geçirmek. |
ÓóÑóì Çááíáõ ÜÜÜöÜÜ ÓóÑúíðÇ æ ÓöÑÇíÉð æÓõÑðì |
Gece bulutu, gece yağmuru. Direk, yelken direği. |
ÇáÓøóÇ ÑöíóÉõ (Ì) ÓóæÇÑò |
Beşten üçyüze kadar veya dört yüzden müteşekkil askerî birlik. |
ÇáÓøóÑöíóøÉõ (Ì) ÓóÑÇíÇ |