ÇáãöÒóÇÈ ÇäÙÑ : æÒÈ

Elbise ve kadife havı.

ÇáÒøóæúÈóÑõ

Tahrik ve teşvîk etmek.

ÒÇÌó Èíäåã ÜÜÜõÜÜ ÒóæÌðÇ

Yaklaştırdı.

ÃÒæóÌó ÈíäåÇ

Yaklaştırdı. (-o, bi) : Evlendirdi. 

ÒóæøóÌó ÇáÃÔíÇÁ

Birbirine yaklaştılar. Birbirinden kız alıp verdiler. Birbirine benzedi. Çift oldu.

ÇÒÏóæóÌÇ

Evlendi.

ÊóÒóæÌó ÇãÑÃÉð æ ÈåÇ

Erkeğin dişi ile birleşmesi.

ÇáÒøóæÇÌõ

Birbirine benzeyen veya zıt olan iki şeyden her biri. Çift. Gece gündüz. Benzeyen. Karı, koca. Sınıf, nevi. 

ÇáÒøóæúÌ (Ì) ÃÒúæÇÌ

Evlilik.

ÇáÒøóæÌöíÉ

Ayrılmak, uzaklaşmak. (- o) : Ayırdı, uzaklaştırdı.

ÒÇÍó Úä ÇáãßÇä ÜÜÜõÜÜ ÒóæúÍðÇ æ ÒóæÇÍðÇ

Azık verdi. Bahşetti. (-bi) : Yardım etti.

ÒóæøóÏóåõ

Azıklandı.

ÊóÒóæøóÏó

Azık.

ÇáÒøóÇÏõ (Ì) ÃÒúæóÇÏñ

Dağarcık.

ÇáãöÒúæóÏõ (Ì) ãóÒÇæÏõ

Ziyaret etmek.

ÒóÇÑóåõ ÜÜÜõÜÜ ÒóæúÑðÇ æ ÒíÇÑÉð æãÒÇÑð

Kuş karnını doyurup uçtu. (-o) : Düzene soktu. Süsledi, güzelleştirdi. Hazırladı. İmzasını taklit etti. Misafire ikram etti. Yalan olduğuna hükmetti. (-alâ) : Yalan söyledi, iftira etti.

ÒóæøóÑó ÇáØÇÆÑõ

Ziyaretleşti. (-an) : Meyletti, döndü.

ÊóÒóÇæóÑó

Esir bağı. Koruyan, düzelten.

ÇáÒøöæóÇÑõ (Ì) ÃÒúæöÑóÉñ

Ziyaretçi. Düş ve hayal. Göğüs kemiği. Kuvvet, azim. Akıl.

ÇáÒøóæúÑõ (Ì) ÃÒúæÇÑñ

Asılsız, yalan. Oturak âlemi. Yalan şahitlik.

ÇáÒøõæÑõ

Bağdat. Eğri.

ÇáÒøóæÑÇÁõ

Kadınlarla fazla düşüp kalkan erkek. Adet. İnce tel. Keten. Su küpü.

ÇáÒøöíÑõ (Ì) ÃÒæóÇÑñ

Kabir. Ziyaretgâh.

ÇáãóÒóÇÑõ

Çabuk. Gurup. Bir parça et. Bir demet bitki.

ÇáÒøóæúÚóÉõ (Ì) ÒõæóÚñ

Sapmak, dönmek. Haksız söylemek.(-o) : Döndürmek, sapıtmak. Yularından çekmek.

ÒóÇÛó ÜÜÜõÜÜ ÒóæúÛðÇ æ óÒóæÛÇäðÇ

Tarla kargası.

ÇáÒøóÇÛõ (Ì) ÒöíÛÇäñ

Dönmek, takla atmak, sıçramak. Su kabarcık çıkarmak. Kendini salarak yürümek.

ÒÇÝó ÇáØÇÆÑõ Ýì ÇáåæÇÁ ÜÜÜõÜÜ ÒæÝðÇ

Zufa, çördük otu.

ÇáÒøæÝóì

Altın suyuna batırdı. Süsledi. Üslûbuna güzellik verdi. Yaldızladı.

ÒóæóøÞóåõ

Civa.

ÇáÒøóÇæõæÞõ

Yer değiştirmek, ayrılmak, yok olmak. Güneş batıya meyletmek. Güneş tam tepeye gelmek. Gitmek.

ÒóÇáó ÜÜÜõÜÜ ÒóæóÇáÇðæ ÒóæóáÇð äðÇ

Uzaklaştırdı.

ÃÒóÇáóå

Bir işi ele aldı, üzerine çalıştı.

ÒóÇæóáå

Güneşin semanın ortasından batıya doğru hareket etmesi.

ÇáÒøóæóÇáõ

Güneş saati.

ÇáãöÒúæóáóÉõ (Ì) ãÒÇæá

Dörtte bir.

ÇáÒøóÇãõ

Bıkmak.

ÇáÒøÇäõ

Put. Puthane.

ÇáÒøõæäõ

İki arkadaş. Kader.

ÇáÒøóæøõ

Alıp götürmek. Sahip olmak. Gizlemek. Toplamak. (-an) : Uzaklaştırmak.

ÒóæÇåõ ÜÜÜöÜÜ ÒóíøóÇ

Köşeye çekildi. Toplanıp büzüldü.

ÇäúÒóæóì

Köşeli.

ÇáÒøóÇæìø

Köşe. Açı. Küçük mescid. Tekke. Gönye.

áÒøóÇæíÉ (Ì) ÒóæóÇíÇ

Minkale, iletki. 

ÇáãöÒúæóÇÉõ