Doldurmak. Yormak. Kızmak. Kovmak, sürmek. Kulağına söylemek.

ÒóÝóÊó ÇáÅäÇÁó æ ÛíÑóå ÜÜÜõÜÜ ÒóÝúÊðÇ

Ziftledi.

ÒóÝøóÊó ÇáÔìÁ

Sesli olarak nefes vermek. (-o) : Taşımak.

ÒóÝóÑó ÜÜÜöÜÜ ÒóÝúÑðÇ æ ÒóÝíÑÃ

Yapı direği. İki kürek arası, omuz. Topluluk. Kaburga kemiği. Eş, dost, akraba.

ÇáÒøÇÝÑóÉõ (Ì) ÒóæóÇÝöÑõ

Yiğit. Ulu kişi. Deniz. Irmak. Cömert. Bol bağış. Bölük.

ÇáÒøõÝóÑõ

Ortası.

ÒõÝúÑóÉõ ÇáÔìÁ

Devamlı ve şiddetli rüzgâr.

ÇáÒøóÝúÒóÇÝõ

Çabuk olmak, koşmak. Devamlı esmek. Kuş kendini atıp kanatlarını açmak.

ÒóÝøó ÜÜÜöÜÜ ÒóÝøóÇ æ ÒõÝõæ ÝðÇ æ ÒóÝöíÝðÇ

Gelini baba evinden eşinin evine göçürmek.

æ Ü ÇáÚÑæÓó ÜÜÜõÜÜ ÒöÝÇÝðÇ æÒóÝøóÉð

Kaldırdı, alıp götürdü.

ÇÓúÊóÒÝøóåõ ÇáÔìÁ

Gerdek gecesi.

ÇáÒøöÝÇÝõ

Tüylerin küçüğü.

ÇáÒøöÝøõ

Bir kere.

ÇáÒøóÝóÉ

Zifaf odası.

ÇáãöÒøóÝóÉ

Çatı.

ÇáÒøöÝúäõ