Su doldurmak. Yüklemek.

ÒóÈøó ÇáÞöÑúÈÉó ÜÜÜõÜÜ ÒóÈøðÇ

Kıllı.

ÇóÒóÈøõ æåì ÒóÈÇøóÁõ (Ì) ÒõÈñø

Sağır yaban sıçanı.

ÇóáÒøóÈóÇÈÉ

Kuru üzüm. Köpük. Yılan zehiri. Kuru üzümden yapılmış şarap.

ÇÒøóÈíÈõ

Elde çıkan çıban. Gevezenin ağzında toplanan köpük. Yılan ve köpeklerin gözlerinin üzerindeki iki siyah benek.

ÇáÒíÈÉ

Misk kedisi.

ÇáÒøóÈÇÏõ

Bahşiş, hediye.

ÇáÒøóÈúÏõ

Tereyağı.

ÇáÒøõÈúÏõ

Hulâsa, öz. 

ÒÈúÏÉ ÇáÔìÁ

Köpük, kaymak.

ÇáÒøóÈóÏõ

Atıp vurmak. Üstüste koymak. Taşla örmek. Yazmak. (-o, an) : Men etmek, alakoymak.

ÒóÈóÑóåõ ÈÇ áÍÌÇÑÉ ÜÜÜõÜÜ ÒóÈúÑðÇ

Kuvvetli, sert taş. Görüş, akıl. 

ÇáÒøóÈúÑõ

Yazılmış.

ÇáÒøöÈúÑ (Ì) ÒõÈõæÑ

İki kürek arası. Yele. Büyük demir parçası. Örs.

ÇáÒøõÈúÑóÉõ (Ì) ÒõÈóÑ

Yazılmış, kitap.

ÇáÒøóÈõæÑõ (Ì) ÒõÈõÑ

Süs, zinet. Altın. Kırmızı ince bulut.

ÇáÒøöÈúÑöÌ (Ì) ÒóÈÇÑöÌ

On dördünde ay. Seyrek sakallı. Parlaklık.

ÇáÒøöÈúÑöÞÇä (Ì) ÒÈÇÑíÞ

Kasırga.

ÇáÒøóæÈóÚúÉõ (Ì) ÒóæóÇÈöÚ

Kötü huylu. Kaba. Kaşı, sakalı, bıyığı gür kimse.

ÇáÒøöÈóÚúÑóì

Gübrelemek, gübre dökmek.

ÒóÈóáó ÇáÒóÑÚ ÜÜÜõÜÜ ÒóÈúáÇð

Karıncanın ağzında taşıdığı şey.

ÇáÒøõÈÇá

Gübre v.b.

ÇáÒøöÈúáõ

(=) Küfe.

ÇáÒøóÈíá (Ì) ÒõÈõáñ

Çöplük. 

ÇáãóÒúÈóáÉõ (Ì) ãÒÇÈáõ

Fırlatmak, atmak. Def etmek. (-o, an) : Vazgeçirmek.

ÒóÈóäóåõ æÈå ÜÜÜöÜÜ ÒóÈúäðÇ

Müdafaa etti. Bir şeyi kabala ( ölçüp tartmadan) sattı.

ÒÇÈóäóåõ

Akrep kuyruğundaki çatal.

ÒõÈÇäóì ÇáÚÞÑÈö

Zaptiye, polis. Zebanî.

ÇáÒøóÈÇäöíóÉõ

Yüklemek. Sevketmek.

ÒóÈóÇåõ ÜÜÜöÜÜ ÒóÈúíðÇ

Tepe. Tandır. Üstü örtülmüş çukur (tuzak).

ÇáÒøõÈúíóÉõ (Ì) ÒõÈì