Korkmak.

ÑóåöÈóåõ ÜÜÜóÜÜ ÑóåóÈúÜðÇæ ÑóåÈóÉð

Elbisenin kolu uzun oldu. (-o ) : Arık deveye bindi. Korkuttu.

ÃÑúåóÈó

İbadet için manastıra çekildi. (-o ) : Tehdit etti.

ÊóÑóåøóÈó

Korkuttu.

ÇÓúÊóÑúåóÈóåõ

Dünya ile alâkasını kesip ibadet için kilise veya manastıra çekilen hıristiyan.

ÇáÑøóÇåöÈõ (Ì) ÑõåúÈóÇä

Rahibe. Korkunç durum.

ÇáÑøóÇåöÈóÉõ

İnce ok demiri. Arık deve.

ÇáÑøóåúÈõ (Ì) ÇáÑøöåÇÈñ

Elbise kolu.

ÇáÑøóåóÈõ ÇáÑøõåúÈõ

Dünya lezzetlerinden ve insanlarından alâkayı kesme.

ÇáÑøóåúÈóÇäöíóÉõ

Kuduz illeti.

ÇáÑøóåúÈóÉñ

Toz. İnce bulut. Gürültü.

ÇáÑøóåÌõ

Ayağıyla iyice çiğnemek.

ÑóåóÓó ÇáÔì ÜÜÜóÜÜ ÑåúÓðÇ

Harekete geçti. Üst üste bindi. Doldu.

ÇÑÊóåóÓó

Zorlamak. (-o ) : Desteklemek. Yormak. Çok sıkmak. Kınamak. Acele etmek.

ÑóåóÕó ÈöÍóÞöåö æ Ïóíúäöåö ÜÜÜóÜÜ ÑóåúÕðÇ

Günah üzerinde ısrar etti (-o ) : Tesbit etti, kurdu. Allah bir kimseyi hayır kaynağı kıldı. Binayı muhkem ve sağlam yaptı.

ÃÑúåóÕó Úáì ÇáÐøóäúÈö

Gözetledi.

ÑóÇåóÕóåõ

Peygamberde peygamberliğinden önce zuhur eden hârikulâde işler.

ÇáÇöÑåÇÕõ

Kerpiç. Duvar temeli.

ÇáÑøöåúÕõ

Hayvanın ayağına batan çakıl taşları. Birbirine kenetlenmiş kayalar.

ÇáÑøóæÇåöÕõ

Derece, mertebe.

ÇáãóÑúåóÕóÉõ (Ì) ãóÑóÇåöÕ

Ev eşyası.

ÇáÑúåÇØõ

Üç veya yediden ona kadar insan topluluğu.

ÇáÑøóåúØõ (Ì) ÃÑúåõØñ ÃóÑÇåöØñ

İnceltmek, keskinleştirmek.

ÑóåóÝóå ÜÜÜóÜÜ ÑóåúÝðÇ

(=) (-bi) : Kafadan attı.

ÃÑúåÝóåõ

İnce, hoş.

ÇáãõÑúåóÝõ

Ahmak, câhil ve sefih olmak. Kötülük, zulüm ve günaha dalmak. Yalan söylemek. Acele etmek. Vakti gelmek. (-o) : Yaklaşmak.

ÑóåöÞó ÝáÇäñ ÜÜÜóÜÜ ÑóåóÞðÇ

Yaklaştı. (-o ) : Birine gücü yetmediği şeyi yükledi. Ulaştı. Geciktirdi. Acele ettirdi.

ÃÑúåóÞó

Çocuk erginlik çağına yaklaştı. (-o ) : Geciktirdi.

ÑóÇåóÞó ÇáÛáÇãõ

Sallanarak yürüdü.

ÊóÑóåúæóßó

Zayıf, bitkin.

ÇáÑøóåóßóÉõ

Titremek. Gevşemek. Şişmek.

Ñóåöáó áÍõãåõ ÜÜÜóÜÜ ÑóåóáÇð

Durmak, devam etmek. Yorulmak. Zayıf düşmek. (-bi): İkamet etmek (-o): Devam ettirmek.

Ñóåóäó ÇáÔìÁõ ÜÜÜóÜÜ ÑåúäðÇ æ Ñõåõæ äðÇ

Borç karşılığında bir şeyi bırakmak. Menetmek.

æÜ ÝáÇäðÇ æ ÚöäúÏó ÝáÇäöÇáÔìÁó

Yarıştı.

ÑóÇåóäóåõ Úáì ßøÐÇ

Rehin aldı.

ÇÑúÊóåóäóå ãäå

Hazır. Devamlı. Halihazır.

ÇáÑøóÇåöäõ

Bir hakka karşılık bir şeyi alıkoymak. Karşılık. Kefil.

ÇáÑøóåäõ (Ì) ÑöåÇäñ

Mes'ul.

ÇáÑøóåöíäõ

Rehin verilen şey.

ÇáÑøóåíäóÉõ (Ì) ÑåÇÆäõ

Nazik olmak. Gezinmek. Sükûnet bulmak. (-o) : Açmak.

ÑóåóÇ ÜÜÜõÜÜ ÑåæðÇ

(-li) : Mümkün kıldı. Devam ettirdi. Sakinleştirdi.

ÃÑúåóì

Etraf.

ÃÑúåÇÁõ ÇáÔìÁö

Bol, rahat.

ÇáÑøóÇåöì

Düz, geniş yer. Duman ve toza benzeyen şey.

ÇáÑøóåÇÁ

Su biriken çukur.

ÇáÑøóåúæóÉ (Ì) ÑöåÇÁñ