Elini sürmek, silmek. Düzeltmek. Katmak. Çalmak. |
ÑóãóËóåõ ÜÜÜõÜÜ ÑóãúËðÇ |
İlâve etti. |
ÑóãøóÊó Úáì ßÐÇ |
Üstü başı eski adam. |
ÇáÑøöãúËõ |
Sal. Eski ip. Sağıldıktan sonra memede kalan süt. |
ÇáÑøóãóËõ (Ì) ÃÑãÇËñ |
Peşipeşine hafif şimşek çakmak. (-o) Dürtmek, tepmek. |
ÑóãóÍó ÇáÈóÑúÞõ ÜÜÜóÜÜ ÑóãúÍðÇ |
Mızrak. Saban kolu. |
ÇáÑøõãúÍõ (Ì) ÑöãÇÍñ æÃÑãÇÍñ |
Mızrak yapan. Mızrak kullanan. |
ÇáÑøóãøóÇÍõ |
Boz renkli. Kirli. |
ÇáÇóÑúãóÏõ (Ì) ÑõãúÏñ |
Eskimiş, dökülmüş. |
ÇáÑøóÇãöÏõ |
Kül. |
ÇáÑøóãÇÏõ (Ì) ÃÑúãöÏóÉñ |
Kül yığını. Felâket, ölüm. |
ÇáÑøóãÇóÏóÉõ |
Gri. |
ÇáÑøóãóÇÏöìøõ |
Göz ağrısı. |
ÇáÑøóãóÏõ |
Kül renginde bulanık. Acı. Kirli. |
ÇáÑøóãöÏõ |
Göz doktoru. |
ÇáÑøãóÏìó |
İşaret etmek, dudaklarıyla, gözleriyle veya başka bir şeyle işaret ederek anlatmak. Sıçramak. (-ilâ bi) :Yol göstermek. (-o bi) : Teşvik etmek. |
ÑóãóÒó Åáíå ÜÜÜõÜÜ ÑóãúÒðÇ |
Hareket etti, kalkmaya hazırlandı. |
ÊóÑóãøóÒó |
Deniz. Örnek, model. |
ÇáÑÇãæÒõ ÑóæÇãöíÒõ |
İşaret, sembol, nişan. Üstü kapalı anlatma. |
ÇáÑøóãúÒõ (Ì) ÑõãõæÒñ |
Gömmek. İzini silmek. Yerle bir seviyeye getirmek. (-alâ o) : Gizlenmek.(-o, bi) vurmak. |
ÑóãóÓó ÇáãíøöÊó ÜÜÜõÜÜ ÑóãúÓðÇ |
Kabir. |
ÇáÑøóÇãæÓõ (Ì) ÑóæÇãíÓõ |
Yeri dümdüz eden rüzgâr. |
ÇáÑøóÇãÓÉ (Ì) ÑæóÇãöÓ |
Yerle aynı seviyede olan kabir. Kabre atılan toprak. |
ÇáÑøóãúÓõ (Ì) ÑõãæÓñ æÃÑãÇÓñ |
Göz çapağı. |
ÇáÑøãóÕõ |
Kızgın yer üzerinde yürümek. Hararetlenmek, kızmak. (- li ) : Hiddetlenmek. |
ÑóãöÖó ÜÜÜóÜÜ ÑóãóÖðÇ |
Yaktı, canını acıttı. Biledi. |
ÃÑãóÖóåõ |
Yüksek dereceli hararet. Güneşten kızmış yer veya taş. |
ÇáÑøóãúÖóÇÁ |
Kamerî ayların dokuzuncusu. |
ÑóãóÖÇäõ (Ì) ÑóãóÖÇäÇÊñ æÑóãÇÖíäõ |
Hareket etmek, titremek. Sür'atle gitmek. Yaş dökmek. |
ÑóãóÚó ÜÜÜóÜÜ ÑóãúÚðÇ æ ÑóãóÚÇäðÇ |
Sarılık. Su çekenin sırt ağrısı. |
ÇáÑøõãÇÚõ |
Çocuk başındaki bıngıldak. |
ÇáÑøóãøóÇÚóåõ |
Topaç. Beyaz çakıl. |
ÇáíóÑãóÚõ |
Bakmak, gözetlemek. |
ÑóãóÞå ÜÜÜõÜÜ ÑóãúÞðÇ |
(=) Yan gözle baktı. İki yüzlü davrandı. Yarı bıraktı. |
ÑÇãóÞóÉ |
Hayat bakıyyesi. |
ÇáÑøóãóÞõ (Ì) ÃÑúãÇÞñ |
Bir iki nefes canı kalmış kimse. Kalbinde az sevgi kalmış kimse. Kötü huylu. |
ÇáãõÑÇãöÞõ |
Koşmak. (-o ) : İnceltmek. Kıymetli taşlarla süslemek. Dokumak. |
Ñóãóáó ÜÜÜõÜÜ ÑóãóáÇð æ ÑóãóáÇäðÇ |
Kumlandı. Muhtaç oldu. Dul kaldı.(-o ) : Uzattı. Dokudu. Tüketti. |
ÃÑúãóáó |
Yemeğin üzerine toprak saçıp işe yaramaz hale getirdi. Kana buladı. İnceltti, süsledi. |
Ñóãøóáó ÇáØøóÚóÇãó |
Bekâr. Dul kadın. Muhtaç. |
ÇáÇóÑúãóáõ æ åì ÃÑãáÉð (Ì) ÃÑÇãöá |
Kum. |
ÇáÑøóãúáõ (Ì) ÑöãÇá |
Hafif yağmur. İlâve. |
ÇáÑøóãóáõ (Ì) ÃÑãÇá |
Remil atan. |
ÇáÑøóãøóÇá |
Çürümek. Parçalanmak. |
Ñãøó ÇáÚóÙã ÜÜÜöÜÜ ÑóãøóÇ ¡ æ ÑöãøóÉð ¡ æ ÑöãíöãðÇ |
Tamir etmek. Yemek. |
æ Ü ÇáÔìÁ ÜÜÜõÜÜ ÑóãøðÇ |
(=) Meyletti. Sustu. |
ÃÑóãøó |
Resim kopya etmek. Kopya edilen resim. |
ÇáÊøóÑúãöíãõ |
Toprak. Kemik iliği. Rüzgâr süpürüntüsü. Suyun taşıdığı çerçöp. |
ÇáÑøöãõøÇ (Ì) Ñõãøñ |
Eski ip parçası. Devenin boynuna bağlanan ip. Hepsi. |
ÇáÑøõãøóÉõ |
(=) Çürümüş kemik. Ağaç kurdu. Kanatlı karınca. |
ÇáÑøöãøóÉõ (Ì) Ñöãóãñ æ ÑöãÇãñ |
Çürümüş. |
ÇáÑøóãöíãõ |
Nar. Kantar topu. |
ÇáÑøõãóÇä |
Artmak, çoğalmak. |
Ñóãóì ÇáÔìÁ ÜÜÜöÜÜ ÑóãÇÁð |
Atmak. İftira etmek. Yönelmek. |
æ – ÇáÔìÁ æ Èå ãä íóÏöåö Ñóãúíð æÑöãÇíÉð |
Atıştı. (-ilâ) : Vardı, neticelendi. Durmadan arttı. (-bi) : Dışarı attı. |
ÊóÑóÇãóì |
Atıcılık. |
ÇáÑøöãÇóíóÉõ |
Vurulmuş av. |
ÇáÑøóãöíøóÉõ (Ì) ÑóãÇíÇ |
Hedef. Yön. |
ÇáãóÑúãóì (Ì) ãóÑóÇãò |
Talim oku. Küçük ok. Hayvan tırnağı. |
ÇáãöÑãÇÉõ (Ì) ãóÑóÇãò |