Meyletmek, üzerine düşmek, heves etmek, yalvarmak, istemek. (-o): İstemek.

ÑóÛöÈó ÝáÇäñ ÜÜÜóÜÜ ÑóÛúÈðÇ æ ÑóÛúÈóÉðæ ÑõÛúÈóÉð

Birinden bir şey istemek.

ÑóÛöÈó Åáíå Ýì ßÐÇ æ ßÐÇ

Terk etmek, vazgeçmek.

æ Ü Úä ÇáÔìÁ

Tenezzül etmemek.

æ ÜÜ ÈäÝÓöå Úä ÇáÔìÁ

Kendini başkasından üstün görmek.

æ ÈäÝÓöå Úä ÝáÇäò

Zengin oldu (-o, fî): İstetti (-an): Vazgeçirdi.

ÃÑúÛóÈó

Geniş. Ağır. Geniş adımlı.

ÇáÑøóÛöÈõ (Ì) ÑöÛÇÈñ æÑõÛõÈ

Anasını emmek. Başkasındakini alıp tüketmek. Dürtüştürmek.

ÑóÛóËó Ããøóåõ ÜÜÜóÜÜ ÑóÛúËðÇ

Bolluk, genişlik ve rahatlık içinde olmak.

ÑóÛöÏó ÇáÚíÔõ ÜÜÜóÜÜ ÑóÛúÏðÇ

Çokluk, bolluk, rahatlık.

ÇáÑøóÛóÏú

Bahçe.

ÇáãóÑúÛóÏóÉ (Ì) ãóÑÇÛÏ

Bolluk, bereket, hayır.

ÇáÑøóÛúÓó (Ì) ÃÑÛÇÓ

Ekmek, çörek.

ÇáÑøóÛíöÝõ (Ì) ÃÑÛöÝÉñ æ ÑõÛÝÇäñ

Kabuklu.

ÇáÇøóÑúÛóáõ

Sünnette kesilen kabuk.

ÇáÑøõÛúáóÉõ

Boyun eğmek. Zorla kabul etmek, hoşlanmamak.(-o): Toprağa değdirmek. Mecbur etmek. Başkasının istememesine rağmen bir iş yapmak.

ÑóÛóãó ÜÜÜóÜÜ ÑÛúãðÇ æãóÑúÛóãðÇ

Terk edip gitti. (-o): Arayı açtı, düşman oldu.

ÑÇÛóãó

Toprak.

ÇáÑøóÛÇã

İhtiyaç.

ÇáÑøõÛÇãóÉõ

Toprak. Hoşlanmama, istememe.

ÇáÑøóÛúãõ

Gidecek, kaçacak yer; kale, sığınak.

ÇáãõÑÇÛóãõ

Köpüklenmek. Deve böğürmek. Çocuk ağlamak.

ÑÛÇ ÜÜÜõÜÜ ÑÛúæðÇ

Bölük bölük bağırdılar, birbirini çağırdılar.

ÊóÑóÇÛóæúÇ

Deve böğürtüsü. Ses.

ÇáÑøõÛÇÁ

Köpük.

ÇáÑøõÛÇóæóì (Ì) ÑÛóÇæì

(=)

ÇáÑøóÛæÉ (Ì) ÑõÛðì

Köpük süzgeci. 

ÇáãöÑúÛÇÉ (Ì) ãóÑóÇÛò