Gözetlemek.

ÑóÕóÏóå ÜÜÜõÜÜ ÑóÕúÏðÇ

Yere yağmur yağdı. (-o, li) : Hazırladı. (-o) Çıkardı, ortaya koydu.

ÃÑúÕóÏóÊö ÇáÇóÑÖõ

Rasatçı. Arslan.

ÇáÑøóÇÕöÏõ (Ì) ÑóÕóÏñ æ ÑõÕøóÇÏñ

Yol. Az miktarda ot ve yağmur. Rasatçı. Rasathane. 

ÇáÑøóÕóÏõ (Ì) ÃÑúÕÇÏñ

Birden gelen yağmur, sağnak.

ÇáÑøóÕúÏóÉõ (Ì) ÑöÕÇÏñ

Yol kesen. 

ÇáÑøóÕóÏöìø

Rasatçı, gözetleyen. Hesap bakiyyesi. Parayı karşılayan altın.

ÇáÑøóÕíöÏõ

Gözetleme yeri veya yolu.

ÇáãöÑúÕÇÏõ

Bitiştirmek. Arasına kurşun döküp tespit etmek.

ÑóÕøóåõ ÜÜÜõÜÜ ÑóÕøðÇ

Yanyana gelmek, yaklaşmak. Sıra olmak, dizilmek.

ÑóÕøó ÜÜÜóÜÜ ÑóÕóÕðÇ

S. müş.

Ýåæ ÃÑóÕø æ åì ÑóÕøóÇÁ (Ì) ÑõÕñ

Kavuk.

ÇáÇóÑúÕõæÕóÉõ (Ì) ÃÑóÇÕíÕ

Kurşun. Mermi.

ÇáÑøóÕóÇÕõ

Kurşun kalem.

Þóáóãõ ÇáÑøóÕóÇÕö

Kurşûnî

ÇáÑøóÕÇÕöìø

Kadın peçesi.

ÇáÑøóÕíÕõ

İkamet etmek, durmak. (-o): Yumruk atmak, dürtmek. (-bi): Yapışmak.

ÑóÕóÚó ÈÇ áãßÇä ÜÜÜóÜÜ ÑóÕúÚðÇ

Yaldızladı. Kıymetli taşlarla işledi. Kuş yuva ördü.

ÑóÕøóÚóåõ

Yaldız, süs. Halka. 

ÇáÑøóÕíÚóÉõ (Ì) ÑóÕÇÆÚ

Topaç.

ÇáãöÑúÕÇÚõ (Ì) ãóÑóÇÕíÚõ

Lâyık olmak, yakışmak. (-o) : Yan yana getirmek. Dizmek.

ÑóÕóÝó Èå ÇáÇóãÑõ ÜÜÜõÜÜ ÑóÕúÝðÇ

Sağlam ve muhkem olmak. 

ÑóÕõÝó ÜÜÜõÜÜ ÑóÕÇÝÉð

Ok üzerine bağlanan kiriş. 

ÇáÑøõÕÇÝÉ (Ì) ÑóÕÇÆöÝõ

Su seddi, barajı. Sarnıç kanalı.

ÇáÑøóÕóÝÉ

Sağlam, muhkem. Mukallit, tâbi. Kaldırım. İskele.

ÇáÑøóÕíÝõ

Çekiç. Külünk.

ÇáãöÑúÕÇÝÉ (Ì) ãóÑÇÕíÝõ

Sabit, sağlam ve muhkem olmak.

ÑóÕõäó ÜÜÜõÜÜ ÑóÕóÇäóÉð

S. müş.

Ýåæ ÑóÕöíäñ æ åì ÑÕíäÉñ

Sağlam bildi. İnceledi.

ÑÕøóäó ÇáÔìÁó

Hayvan dağladıkları demir çubuk.

ÇáãöÑúÕóäõ (Ì) ãóÑóÇÕöäõ