|
Zayıf, âciz ve muhtaç olmak. Bozulmak, kıymetten düşmek. |
ÑóÏõÄó ÜÜÜõÜÜ ÑóÏÇÁÉð |
|
Fena bir şey yaptı. Fena bir şeyle karşılaştı.(-alâ): Artırdı. (-o) : Bozdu. Yardım etti, destekledi. Sarkıttı. |
à óÑúÏóà ó |
|
Yardımcı. Kuvvet, destek. Ağır tay. |
ÇáÑøöÏúÁ (Ì) ÃÑÏÇÁ |
|
Kötü, bozuk. Kıymetsiz. Aşağılık. |
ÇáÑøóÏìÁ (Ì) ÃÑÏöÆÇÁõ |
|
56 640 dirhemlik (181, 245 kg.) bir Mısır ölçeği. Su arkı, künkü. Kireç. |
ÇáÅÑÏóÈø (Ì) ÃÑÇÏöÈõ |
|
Tuğladan yapılmış geniş sarnıç. Kireç. |
ÇáÅÑÏóÈøóÉ |
|
Çıkmaz sokak. |
ÇáÑøóÏúÈõ (Ì) ÑõÏõæÈñ |
|
Durmak yerleşmek. Aradığını bulmak(-o) Yaymak Yere çarpmak Sıvamak |
* (ÑóÏóÍó) - ÑóÏúÍÇð |
|
İri Büyük Geniş |
(ÇáÑøöÐÇÍõ) : (Ì) ÑõÏõÍñ |
|
Tuzak |
(ÇáÑøöÏóÇÍóÉ) |
|
Hafif ağrı |
(ÇáÑøóóÏúÍõ) : (Ì) ÃÑÏóÇÍñ |
|
Uzun zaman |
(ÇáÑøóÏóÍõ) |
|
Geri çevirmek. Alıkoymak, vazgeçirmek. Kabul etmemek (-ilâ, alâ): Karşılık vermek. Vasfını değiştirmek. |
* (ÑóÏøóÍñ) - ÑóÏøóÇ æÊóÑúÏóÇÏðÇ æÑöÏøóÉð |
|
(=) Tekrar etti. |
(ÑóÏøóÏóåõ) |
|
Avdet etti, geri döndü.(-o):Geri istedi.(-ila):Eski haline döndü. |
(ÇóÑúÊóÏøó) |
|
Geri döndü. Tereddüt etti. (-ilâ): Gidip geldi. (-fî): Dili dolaştı. |
(ÊóÑóÏøóÏó) |
|
Geri dönmesini istedi. Geri istedi. |
(ÇÓúÊóÑóÏøóåõ) |
|
Dil tutukluğu. Kıymetsiz aşağılık şey. Faide Mahsul Artık Reddedi-len kalp (para) |
(ÇáÑøóÏøõ) |
|
Dönme, dininden dönme. Yankı. Artık |
(ÇáÑøóÏøóÉõ) |
|
Müzmin bekar |
(ÇáõãÑöÏøõ) (Ì) ãóÑóÇÏöíÓõ |
|
Derli toplu, kısa |
(ÇáãõÊóÑóÏøöÏõ) |
|
Boşanmış kadın |
(ÇáãóÑúÏõæÏóÉõ) |
|
El değirmeni. Baş Su var mı, diye Kuyuya atılan taş |
* (ÇáãöÑúÏóÇÓõ) : ãóÑóÇÏöíÓõ |
|
Azarlamak.Men’etmk. Koku veya boya sürmek. Ezmek |
* (ÑÏóÚóåõ) - ÑóÏúÚðÇ |
|
Düşen bir şeyin yere ilk gelen kısmı Hastalık geri gelmek |
(ÇáÑøóÏúÚõ) |
|
Eli boş dönen. Tenbel denizci. Ucu düşmüş ok |
(ÇáãöÑúÏóÚõ) : (Ì) ãóÑóÇÏöÚ |
|
Çok miktarda kokuşmuş cıvık çamur |
ÇáÑøóÏúó ÚóÉ (Ì) ÑöÏóÇÛ |
|
Güzel ve çekici Bahçe. Boyun ile köprücükkemiğinin arası. Göğüs eti,omuz eti |
(ÇáãÑúÏóÛóÉ) |
|
Terkisine binmek, peşine düşmek. |
ÑóÏóÝóåõ ÜÜÜõÜÜ ÑóÏúÝðÇ |
|
(=) (-li): Sarmak, kuşatmak. Çullanmak. |
ÑóÏöÝóåõ ÜÜÜóÜÜ ÑóÏúÝðÇ |
|
Peşipeşine geldi.(-o): Takibetti, arkasından geldi. Terkisine bindi. Peşine düşürdü. |
ÃÑúÏóÝó |
|
Birbirini takib ettiler. Yardımlaştılar. Eş manalı oldular. |
ÊóÑÇÏóÝÇ |
|
Kıyamet günü ikinci sûr. Kuyruk sokumu. |
ÇáÑøóÇÏöÝÉ (Ì) ÑæÇÏÝ |
|
Terki. |
ÇáÑøöÏóÇÝõ |
|
Terkiye binen, terkide olan. Peşe düşen. Arka. Mes’ûliyet. Kuyruk sokumu. |
ÇáÑøöÏúÝ (Ì) ÃÑÏÇÝ |
|
Terkiye binen. Takviye kuvveti. |
ÇáÑøóÏöíÝ (Ì) ÃÑÏÇÝ æ ÑõÏÝÇÁ |
|
Devam etmek. Yeşermek. (-o) : Kapatmak, örtmek. Dikip tamir etmek. |
ÑóÏóãó ÇáÔìÁ ÜÜÜõÜÜ ÑóÏúãðÇ |
|
Mahir denizci. |
ÇáÃÑúÏóã |
|
Sesli yellenme. Hayırsız adam. Set, baraj, bent. |
ÇáÑøóÏúã |
|
Yamanan yer. Düzeltilen şey. |
ÇáãõÊóÑóÏøóã |
|
İpek veya yünle karışık ipek eğirmek. Dokumak. Silahların temasından ses çıkmak. Yan yana getirip dizmek. |
ÑÏóäó ÜÜÜõÜÜ ÑóÏúäÇð |
|
Devam etti. Koktu. (-o) : Kol taktı. |
ÃÑÏóäó |
|
Elbise kolu. |
ÇáÑøõÏúä (Ì) à ÑÏÇä æ ÃÑÏöäÉ |
|
Bükülmüş ip. İpek, yünle karışık ipek. |
ÇáÑøóÏóä (Ì) ÃÑÏÇä |
|
Kirman. |
ÇáãöÑúÏóä (Ì) ãóÑóÇÏä |
|
Eşi olmayan büyük ev. Evin girişi. Taşlık yer. Su çukuru. Suyun içindeki kaya. Kar suyu. |
ÇáÑøóÏúåóÉ (Ì) ÑóÏúåñ æÑöÏÇÉñ |
|
Ayağı ile yere vurmak. Sıçrayarak yürümek. Sekmek. Gitmek. Düşmek. Artmak. (-o): Atmak. |
ÑóÏóì ÇáÝÑÓõ ÜÜÜöÜÜ ÑóÏúíðÇæ ÑóÏóíÇäðÇ |
|
Ölmek. Uçuruma yuvarlanmak. |
ÑóÏöì ÜÜÜóÜÜ ÑóÏðì |
|
Müdafaa etti. |
ÑÇÏóì Úäå |
|
Elbise giydirdi. Düşürdü. |
ÑÏøóÇå |
|
Giydi. |
ÇÑÊÏì ÇáÑÏÇÁó æÈå |
|
(=) Düştü. |
ÊóÑóÏøóì |
|
Üst tarafa giyilen elbise. Palto ve aba gibi üste giyilen elise. (Omuzla koltuk arasına takılan) süslü kemer. |
ÇáÑøöÏóÇÁ (Ì) ÃÑÏíÉ |
|
Ölüm. Fazlalık. |
ÇáÑøóÏóì |
|
Taş, ağır taş. |
ÇáãöÑÏóì (Ì) ÇáãóÑóÇÏöì |
|
Taş kırmaya yarayan kaya. Kuvvetli deve. Deve ve fil ayağı. |
ÇáãöÑúÏÇÉ (Ì) ÇáãóÑÇÏöì |
|
Kayıkçı sırığı. |
ÇáãõÑúÏöì (Ì) ãóÑóÇÏöìø |