|
Durmak, hareket etmemek, sebat etmek. Ayakta durmak, dikilmek. Zengin iken fakir düşmek. (-o) Durdurmak, dikmek. |
ÑóÊóÈó ÜÜÜõÜÜ ÑõÊõæÈðÇ |
|
Yerleştirdi, durdurdu. Sırasına koydu. |
ÑóÊøÈóåõ |
|
(alâ): Lâzım geldi. Yerleşti. |
ÊóÑóÊøóÈó |
|
Devamlı. Ücret, maaş. |
ÇáÑøóÇÊöÈõ |
|
Derece, yer, makam. |
ÇáÑøõÊúÈóÉõ (Ì) ÑõÊóÈñ |
|
Basamak. Tepe. İki parmak arası. |
ÇáÑøóÊóÈóÉó (Ì) ÑóÊóÈñ |
|
Rütbe. Gözetleme yeri. Güç durum. Sayı hanesi, basamağı. |
ÇáãóÑúÊóÈóÉõ |
|
Maaş. |
ÇáãõÑóÊøóÈõ |
|
Peltek. |
ÇáÇóÑóÊø (Ì) ÑõÊñ |
|
Çocuk yeni yürümek. (-o): Örtmek, kapamak. |
ÑóÊóÌó ÇáÕøÈíì ÜÜÜõÜÜ ÑóÊóÌÇäðÇ |
|
Coştu, taştı. Kıtlık oldu. Kapladı. (-o): Örttü. |
à ÑúÊóÌó ÇáÈÍÑõ |
|
Büyük kapı, kapı. |
ÇáÑøóÊóÇÌõ (Ì) ÑõÊõÌñ |
|
Çıkmaz. Kapalı |
ÇáÑøóÊúÌõ |
|
Kapı kilidi. |
ÇáãöÑúÊÇÌõ (Ì) ãóÑóÇÊöíÌõ |
|
Serbestçe otlamak. |
ÑóÊóÚÊú ÇáãÇÔíóÉõ ÜÜÜóÜÜ ÑóÊúÚðÇ æ ÑõÊõæÚðÇ |
|
Bolluk içinde oldu. Yağmur ot bitirdi. (- o ) : Otlattı. |
ÃÑúÊóÚó |
|
Otlak. |
ÇáãóÑúÊóÚõ |
|
Yarık veya deliği kapamak. Düzeltmek. İyileştirmek. Birleştirmek. |
ÑóÊóÞó ÇáÔìó ÜÜÜõÜÜ ö ÑóÊúÞðÇ |
|
Birleşik. |
ÇáÑøóÊúÞ |
|
İki parmak arası. |
ÇáÑøóÊóÞóÉõ |
|
Düzgün, muntazam ve güzel olmak. |
ÑóÊöá ÜÜÜóÜÜ ÑóÊóáÇ |
|
Sıraladı, düzenledi. Sözü itina ile ve güzel söyledi. |
ÑóÊøóáó ÇáÔìÁ |
|
Her şeyin iyisi. Dişlerin parlaklığı. Konvoy. |
ÇáÑøóÊóá (Ì) ÃÑÊÇá |
|
Bir nevi kelebek. Pervane. |
ÇáÑøõÊóíúáÇóÁõ |
|
Katırtırnağı yemek. Bundan dolayı bayılmak. Durmak. Yetişmek. Gizli sesle konuşmak. (-o) : Kırmak, ufatmak. |
ÑóÊóãóÊö ÇáãöÚÒóì ÜÜÜöÜÜ ÑóÊúãðÇ |
|
Katırtırnağı. Cadde. Gizli söz. |
ÇáÑøóÊóãõ |
|
Yağlı çörek, ekmek. |
ÇáãöÑúÊóäóÉõ (Ì) ãóÑóÇÊöä |
|
Mütehassıs âlim. |
ÇáÑøÇóÊì (Ì) ÑõÊóÇÉ |
|
Adım. Artma, ilerleme. Gevşek düğüm, sıkı düğüm. Damla. Gözün görebildiği mesafe. |
ÇáÑøó澃 |