Kükremek. Gazaplanmak. Tutuşmak. (- o) : Tutuşturmak. (- alâ) : Teşvik etmek.

ÐóãóÑó ÇáÃÓÏõ ÜÜÜõÜÜ ÐóãúÑðÇ

Teşvik etti, cesaret verdi, takdir etti.

ÐóãøóÑóåõ

Kaçırılan fırsat için vahlandı. Kızdı. (- alâ) : Tehdid etti.

ÊóÐóãøóÑó

Himaye ve müdafaası gereken şey (aile, namus gibi).

ÇáÐøöãÇÑõ

Yiğit. Akıllı, zarif. Felâket.

ÇáÐøöãúÑõ (Ì) ÃÐúãóÇÑñ

Burun akmak. Sivilce çıkmak.

Ðóãøó Çáà óäúÝõ ÜÜÜöÜÜ ÐóãöíãðÇ

Yermek. Ayıplamak, kınamak.

æ Ü ÝáÇäðÇ ÜÜÜõÜÜ ÐóãøðÇ æ ãóÐóãøóÉð

Kınanacak iş yaptı. Kuyunun suyu azaldı. Hayvan yorulup kaldı. (- bi) : Küçümsedi. (- o) : Himayesine aldı. Kötü buldu.

ÃÐóãøó

Utandı. Vaz geçti. Emanetini korudu.

ÊóÐóãøóãó

Yorulup kalan hayvan.

ÇáÃóÐóãøõ

Söz, teminat. Kefalet. Hak.

ÇáÐøöãóÇãõ (Ì) à óÐöãøóÉñ

(=) Yerilmek ve kınanmaktan korkma ve utanma.

ÇáÐøóãóÇãóÉõ

Suyu az kuyu.

ÇáÐøóãøóÉõ (Ì) à ó Ðõãñ æ ÐöãóÇã

Söz, teminat. Kefalet. Hak. Saygı. Mükellefiyet.

ÇáÐøö ãøóÉõ (Ì) Ðöãóãñ

Andlaşma yapılan gayr-ı müslim.

æ Ãåá ÇáÐøöãøóÉ

Mal, namus ve dini için teminat verilmiş olan gayr-ı müslim.

ÇáÐøöãøöìøõ

Suyu az kuyu. Sümük. Küçük sivilce. Çiğden meydana gelen toprak kabarcığı.

ÇáÐøóãöíãõ (Ì) ÐöãÇã

Hak, saygı.

ÇáãóÐóãøóÉõ

Kesilen hayvanda hareket kalmak. Uzun can çekişmek. Çabuk olmak. Kötü bir koku çıkmak. Mümkün olmak.

Ðãóì ÇáãóÐúÈõæÍõ ÜÜÜöÜÜ ÐóãúíðÇ æ ÐóãÇÁð æ ÐóãóíÇäðÇ

Hayat bakıyyesi.

ÇáÐøóãÇÁ