Toplayıp çukura atmak. Art arda söylemek. İtip düşürmek. |
ÏóåúæóÑó ÇáÔìÁ |
Dünyanın ömrü. Uzun zaman. Zaman. Bin yıl. Yüz bin yıl. Musibet. Gayret ve irade. Gaye. Âdet. Üstünlük. |
ÇáÏøóåÑõ (Ì) ÃÏúåõÑñæ ÏõåõæÑñ |
Materyalist kâfir. |
ÇáÏøóåúÑöì |
Yumuşak yer. Filiz halinde nebat. |
ÇáÏøóåúÓõ |
Yumuşak huylu. |
ÇáÏøóåÇøóÓõ |
Şaşkına çevirmek, aklını başından almak. |
ÏóåóÔóåõ ÎóØúÈñ ÜÜÜóÜÜ ÏóåúÔðÇ |
Şaşkına dönmek, aklı başından gitmek. |
ÏóåöÔó ÜÜÜóÜÜ ÏóåóÔðÇ |
Çok alan. Yürümekten çok yorgun. |
ÇáÏøóÇåöÝõ |
Bardağı doldurmak. Suyu birden boşaltmak. Kesmek, kırmak. Canını acıtmak. Çok sıkmak. Dövmek. |
ÏóåóÞóÇ ÇáßóÇúÓó ÜÜÜóÜÜ ÏóåúÞðÇæ ÏöåÇÞðÇ |
Dolu. Çok. |
ÇáÏøöåóÇÞ |
Muhtar. Vali. Otoriter. Mal ve akar sahibi. Tâcir. |
ÇáÏøöåúÞÇä (Ì) ÏóåÇÞäÉ æ ÏóåÇÞíäõ |
Az şey. Az zaman. |
ÇáÏøóåúá |
Giriş yeri, antre. Yay. |
ÇáÏøóåúáíÒ (Ì) ÏóåÇáíÒõ |
Birden başına gelmek. Baskın yapmak. Ablukaya almak. |
Ïóåóãóåõ ÃãúÑñ ÜÜÜóÜÜ ÏóåúãÇð |
Çok siyahlaştı. Koyu yeşil oldu. |
ÇÏåÇãøó |
Harabe izi. Bağ, bukağı. |
ÇáÃÏåã (Ì) Ïõåúãñ ÃÏÇåã |
Çok sayıda. Halk. Musibet. |
ÇáÏøóåúãõ (Ì) Ïõåõæã |
Sık adımlı, çabuk yürüyüşlü. İri cüsseli. |
ÇáÏøõåóÇãöÌõ |
Devenin sütü azalmak. İki yüzlü olmak. (- o) : Yağlamak. Gübrelemek. Islah etmek. |
ÏóåóäóÊö ÇáäÇÞÉõ ÜÜÜõÜÜ ÏóåÇäÉð æ ÏöåÇäðÇ |
İki yüzlü davrandı. (- o) : Aldattı. İdare etti, yağcılık etti. |
ÏÇåä |
Yağ satan. |
ÇáÏøóåøóÇä |
Yeryüzünü ıslatan yağmur. |
ÇáÏøóåúä (Ì) ÏöåÇä |
Yağ. Az yağmur. |
ÇáÏøõåúä (Ì) ÃÏúåÇä æ ÏåÇä |
Çöl. |
ÇáÏøóåäÇÁ |
Yağdanlık. Yağ şişesi. |
ÇáãõÏúåõä |
Yağ kabı. Dağdaki su çukuru. Sel çukuru. |
ÇáãõÏúåõäÉ (Ì) ãóÏÇåöä |
Başına belâ gelmek. Birisine dâhi demek. Baş derde girmek. |
ÏåÇå ÜÜÜõÜÜ ÏóåúæðÇ |
İşin sonunu görmek. Fevkalâde görüş ve zekâ sahibi olmak. |
Ïóåöìó ÜÜÜóÜÜ ÏåÇÁð æÏóåÇÁÉð |
Dâhi. |
Ïåìøñ (Ì) ÃÏúåöíóÇÁ æ ÏõåóæÇÁ |
Arslan. |
áÏøóÇåì |
Uzak görüşlü. Belâ, felâket. |
ÇáÏÇåíÉ (Ì) ÏóæÇåò |
Akıl. Deha. Felâket. |
ÇáÏøåÇÁ |
Akıl. |
ÇáÏøóåúæ |