Alçak, âdi. |
الدَّنىء (ج) دُنَآءُ و أدْنيِاءُ و أدْناءٌ |
Eksiklik. |
الدَّنيئة (ج) دَنايا |
Altın para. |
الدِّينار |
Kirlenmek, lekelenmek. |
دَنِسَ ثوبهُ ـــَــ دَنَسًا و دَناسة |
S. müş. |
فهو دَنِسٌ (ج) أدْناس |
Kir, leke, pas. |
الدَّنَس (ج) أدناس |
Hastalık ağırlaşmak. |
دَنِفَ المريضُ ـــَــ دَنَفًا |
S. müş. |
فهو دَنِفٌ (ج) أدناف دَنَفٌ |
Ağır hastalık, hasta. |
الدَّنَف |
Solmak, zayıflamak. (- o) : Masrafı çok kısmak. Çok incelemek. |
دَنَّقَ وجهُه |
Dirhemin altıda biri. Zayıf, düşkün. |
الدانَقِ (ج) دَوانِقُ |
Küp. |
الدَّنَ |
Yaklaşmak. |
دنا منه و إليه وله ـــَــ دُنُوًّا و دَناوَةً |
(=) Doğum yaklaştı. (- o) : Yaklaştırdı. Saldı, sarkıttı, örttü. |
أدْنَى |
Yakın, aşağı. |
الاَدنى |
m. Aşağı. Dünya. |
الدُّنْيا |