Isınmak, ısıtacak bir şey giymek. Omuzları öne eğik olmak.

ÏÝìó ãä ÇáÈÑÏ ÜÜÜóÜÜ ÏóÝøóÇð º æÏóÝÇÁð

S. müş.

Ýåæ ÏóÝìöÁñ æ ÏóÝÂä æ åì ÏóÝÃøì ÌãÚåãÇ ÏöÝÇÁ

Isıtacak elbise giydirdi. Çok verdi. Topladı. Üzerine çullanıp öldürdü.

ÃÏúÝà ÝáÇäðÇ

Isıtacak şey.

ÇáÏøöÝÇÁõ

Sıcak, sıcaklık, ısıtacak şey. Deve yavrusu. Bağış.

ÇáÏøöÝÁõ

Soba, ocak v.b.

ÇáãöÏúÝÃÉõ (Ì) ãóÏÇÝöìø

Kitap parçası, forma. Defter.

ÇáÏøóÝúÊóÑõ (Ì) ÏóÝóÇÊöÑõ

Belâ, musibet.

ÇáÏøóÝúÑõ

Dünya.

Ããø ÏóÝúÑò

Ulaşmak, varmak. Geri vermek.(- an) : Ayrılmak, göçmek. (- o) : Uzaklaştırmak, def etmek. Reddetmek. Mecbur kılmak. 

ÏóÝóÚó Åáì ÝáÇä ÜÜÜóÜÜ ÏóÝúÚðÇ

Tarafını tutmak, müdafaa etmek. (- o, fî) : Oyalamak, işini görmemek. Üzerine düşmek. Rekabet etmek.

ÏóÇÝóÚó Úäå

İşe koyuldu. Koştu.

ÇäúÏóÝóÚó Ýì ÇáÃãÑö

Mahkemede savunma.

ÇáÏøóÝúÚõ

Sağnak yağmur.

ÇáÏøóÝúÚóÉõ (Ì) ÏõÝóÚ

Su kanalı.

ÇáãóÏúÝóÚõ (Ì) ãóÏóÇÝöÚ

Atma aleti, top.

ÇáãöÏúÝóÚ (Ì) ãÏÇÝÚ

Yavaş yürümek. Kuş kanatlarını çırpmak. (- li) : Mümkün olmak. (- o) : Kökünü kazımak.

ÏÝøóÊö ÇáÌãÇÚÉõ Ãæ ÇáÅÈáõ ÜÜÜöÜÜ ÏóÝøÇ

Üzerine çullandı.

ÏÇÝóåõ

Düşmana doğru ağır ağır yürüyen ordu.

ÇáÏÇÝóÉõ (Ì) ÏóæÇÝø

Her şeyin yanı, bir yüzü. Tepe.

ÇáÏøóÝøó

Tef.

ÇáÏøõÝøõ (Ì) ÏõÝõæÝñ

Tef çalan ve satan.

ÇáÏøó ÝøóÇÝ

Yan, yüz. Kapak. Geminin dümeni.

ÇáÏøóÝøóÉõ

Fışkırtmak, dökmek.

ÏóÝóÞó ÇáãÇÁ æ äÍæå ÜÜÜõÜÜ ÏóÝúÞðÇ

Fışkırdı, birden döküldü. Koştu. Yok olup gitti.

ÊóÏóÝøóÞó

Zakkum ağacı.

ÇáÏøóÝúáóì

Deve kendi başına ve avare gitmek. (- o) : Örtmek, kapatmak. Gizlemek.

ÏóÝóäóÊö ÇáÅÈáõ ÜÜÜöÜÜ ÏóÝúäðÇ

mf.

Ýåæ ãÏúÝõæäñ æ ÏóÝöíäñ

Kaçtı. (- o) : Gizledi.

ÇÏøóÝóäó

Üstü kapalı, örtük. Kaynak. Havuz.

ÇáÏøöÝúä (Ì) ÃÏúÝÇäñ

Başını alıp giden hayvan ve insan. Kaçak köle.

ÇáÏøóÝõæä

Gizlenmiş şey, hazine.

ÇáÏøóÝöíäóÉ (Ì) ÏóÝÇÁöäõ

Kanbur. Boynuzu arkaya yatık.

ÇáÃÏúÝìó