Anayasa. Sicil defteri. |
الدَّسْتُور (ج) دساتير |
Çivi. Gemi ağaçlarının bağlandığı ip. |
الدِّسار (ج) دُسُرٌ |
Gizlemek, saklamak. Araya sokmak. Dost görünmek. |
دَسَّهُ ـــُــ دَسًا و دَسيسًا |
Baş ve kuyruğu aynı olan bir nevi yılan. |
الدَّسَّاسُ |
Kebap. Gösterişçi. Casus. |
الدَّسيسُ (ج) دُسُسٌ |
Söz taşımak. Hile. |
الدَّسيسَّةُ |
Boynun oturduğu yer. |
الدَّسيعُ |
Tabak. Mükellef sofra. Bol bağış. Kuvvet. Huy. |
الدّسيِعَةُ (ج) دَسَاءـِعَ |
Beyaz. |
الدَّسَق |
Elçi. |
الدَّسْقَانُ |
Beyaz, parlayan her şey. |
الدَّيْسَقُ |
Düz arazi. Kral köşkü. Büyük köy. |
الدَّسْكَرَة (ج) دساكر |
Silinmek, yok olmak. (- o) : Ağzını kapamak, tıpalamak. Kapamak. |
دَسَمَ الأثَرُ ـــُــ دسْمًا |
Yağlı olmak. Kirlenip pislenmek, tozlanmak. |
دسِمَ الشىء ـــَــ دسَمًا و دُسُومَةً |
S. müş. |
فهو أ دْسَمُ و هى دسْماء (ج) دُسْمٌ |
Tıpa geçirdi. |
أدسَمَ القارورةً |
Tıpa. |
الدِّسام |
Et, et yağı. İç yağı. Kir, pislik. |
الدَّسَم |
Siyah. Ayı. Tilki. |
الدَّيْسَمُ |
Eksilmek, küçülmek. Gizlenmek. Azmak. |
دَسَا ـــُــ دَسْوَةً |