Kaybetmek, mahrum kalmak, ziyan etmek, arzusuna ulaşamamak.

ÎÇÈó ÜÜÜöÜÜ ÎóíúÈóÉð

Hayırlı olmak. (- li) : Hayırlı olanı vermek. (- o) : İyilikte üstün gelmek. Seçip ayırmak.

ÎÇÑ ÜÜÜöÜÜ ÎóíúÑðÇ æ ÎíÇÑÉð

(o) : Seçti, üstün tuttu. Muhayyer kıldı.

ÎóíøóÑó

Seçti, tercih etti.

ÇÎÊÇÑå

Hayır ve iyilik diledi. Seçti, ayırdı.

ÇÓÊÎÇÑå

Muhayyerlik. Seçilen. Hıyar.

ÇáÎöíÇÑ

Daha iyi. ( İsm-i tafdil ). Temiz ve çok servet.

ÇáÎóíÑ

Cömertlik, şeref, asalet, huy.

ÇáÎíÑõ (Ì) ÃÎíÇÑ

Seçme. Seçilen şey.

ÇáÎöíóÑóÉõ

Şebboy çiçeği.

ÇáÎöíÑöìøõ

Hayırlı, hayır sahibi.

ÇáÍóíøöÑõ (Ì) ÎöíÇÑ

Değişmek, bozulmak, kokmak. Küçülmek. (- o) : Zillete düşürmek, boyun eğdirmek. Ahdi bozmak.

ÎÇÓó ÇáÔìÁõ ÜÜÜöÜÜ ÎóíÓðÇ

 

ÇáÎóíúÔæã ÇäÙÑ Î Ô ã

Az ve önemsiz yiyecek, şey.

ÇáÎóíúÕ

Yılan süratle yuvasına girmek. Çabuk yürümek. (- ilâ) : Uğramak.

ÎÇØÊ ÇáÍíøóÉõ ÜÜÜöÜÜ ÎóíúØÇð

Dikmek, örmek. Yan yana bağlamak.

æ ÜÜ ÇáËøóæúÈó ÎóíúØðÇ æ ÎíÇØÉ

İğne v.b. dikiş aleti.

ÇáÎöíÇØõ

İğne deliği.

Óóã ÇáÎöíÇØ

Terzilik.

ÇáÎöíÇØóÉõ

İp, iplik.

ÇáÎíöÉõ (Ì) Îõíõæ Ø

Terzi.

ÇáÎóíøóÇØ

Şekil ve huyları değişik çeşitli insanlar. Anaları bir babaları ayrı kardeşler.

ÇáÇóÎúíÇÝ

Tepe. Kenar, bucak.

ÇáÎóíÝ (Ì) à ÎúíóÇÝñ æ ÎõíõæÝñ

Büyüklenmek. Düşünmek, tahmin etmek.

ÎÇá ÝáÇäñ ÜÜÜóÜÜ ÎóíáÇð

Zan ve hayal etmek. Bilmek.

æ ÜÜ ÇáÔìÁ ÎóíáÇð æ ÎóíáÇóäðÇ

Gök gürleyip şimşek çakarak yağmura hazırlandı.

à ÎúíóáóÊö ÇáÓãÇÁõ

(=) (- alâ) : Örttü. Benzeri ile aldattı. (- o) : Tahayyül etti. (- ilâ) : Benzetti, öyle gösterdi.

ÎóíøóáóÊ ÇáÓøóãÇÁõ

Yağmur yağacak oldu. Benzedi, şekil aldı. Büyüklendi. (- o) : Zannetti, öyle düşündü, tasavvur etti.

ÊóÎóíøóáøÊö ÇáÓãÇÁõ

Kibirli. Kibir, kendini beğenme. Boyun buran kuşu, arı kuşu, şahin.

ÇáÇóÎúíóáõ (Ì) Îöíáñ

Bulut, şimşek. Kibir. Yabancı yer. Sahip. Ben. Tepe. Büyük dağ.

ÇáÎÇáõ

Teyze.

ÇáÎóÇáóÉõ

Hayal. Silüet. Görünüş. Aynadaki akis. Korkuluk. Muhayyile.

ÇáÎóíóÇáõ (Ì) ÎöíáÇä æ ÃÎúíöáóÉ

(=)

ÇáÎóíÇáóÉõ

Kibir, kendini beğenme

ÇáÎõíáÇÁ

Kibir, kendini beğenme. Süvariler.

ÇáÎóíáõ (Ì) ÃÎíÇá æ Îõíõæá

İkâmet etmek. Kazdığı kuyuya düşmek. (- an) : Korkup gerilemek.

ÎÇã ÝáÇäñ ÜÜÜöÜÜ ÎíúãÇ

Çadıra girdi, çadırda durdu. Çadır kurdu.

ÊóÎóíøóãó

Çadır, kuübe. Mesken. 

ÇáÎóíúãóÉõ (Ì) ÎóíúãÇÊ æ ÎöíÇóã æ Îöíóãñ æ Îíãñ

Huy, tabiat. 

ÇáÎöíúãõ