Boyanmak. Yeşermek. Kına ile boyamak. |
ÎóÖóÈó ÜÜÜöÜÜ ÎóÖúÈðÇ æ ÎõÖõæÈðÇ |
Kına v.b. |
ÇáÎöÖÇÈ |
Yapraklanma devresinde ağacın yeşilliği. Filiz, yeşerti. |
ÇáÎóÖúÈõ (Ì) ÎõÖõæ Èñ |
Çamaşır teknesi. |
ÇáãÎúÖóÈ (Ì) ãóÎÇÖöÈõ |
Yeşil olmak. Yeşermek. |
ÎóÖöÑó ÜÜÜóÜÜ ÎóÖúÑðà æ ÎõÖúÑóÉð |
Yeşil oldu. Gece karardı. (-o) : Yeşilken kesti. |
ÇÎúÖóÑøó |
Yeşil. |
ÇáÇóÎúÖóÑõ (Ì) ÎõÖúÑ |
Arı kuşu. |
ÇáÎõÖÇÑöìõ |
Yeşil ve taze bitki. Boş, heder. |
ÇáÎóÖöÑõ |
Yeşil bitkiler. Siyahlık. Çoğunluk. Gök. Kalabalık asker. |
ÇáÎóÖúÑóÇÁ (Ì) ÎóÖÑÇæÇÊ |
Dış güzelliği. |
ÎóÖÑÇÁ ÇáÏøöãóä |
Yeşillik. Tazelik. Esmerlik. |
ÇáÎõÖúÑóÉ (Ì) ÎõÖóÑ æ ÎõÖúÑ |
Klorofil. |
ÇáíóÎóÖæÑ |
Kulağın yarısını kesip kopardı ve kesip bıraktı. |
ÎóÖúÑóã Çáà Ðõäó |
Sünnetsiz. İslâmdan önce ve İslâm devresinde yaşayan. İki nesle yetişen. |
ÇáãõÎúÖúÑóã |
Su ile ıslanmış topraklı yer. Ağaçlı ve sulak yer. |
ÇáÎóÖíöÖõ |
Eğilmek. Boyun eğmek, itaat etmek. Yumuşak söylemek. (-o) : Eğmek, boyun eğdirmek. |
ÎóÖÚ ÜÜÜóÜÜ ÎóÖúÚðÇ æ ÎõÖõæ ÚðÇ |
Islanmak. Yumuşamak. |
ÎóÖöáó ÜÜÜóÜÜ ÎóÖóáÇð |
|
Ýåæ ÎÖóáñ æ ÎÇÖöáñ æ ÃÎúÖóáõ æ åì ÎóÖúáÇÁõ (Ì) |
S. müş. |
ÎõÖúáñ |
Kıymetli inci. |
ÇáÎóÖúáõ |
Kesmek. Ağız dolusu yemek.( - li ) Vermek. |
ÎóÖóãóå ÜÜÜöÜÜ ÎóÖúãðÇ |