Ot bol olmak. Bolluk olmak. |
ÎóÕöÈó ÜÜÜóÜÜ ÎöÕúÈðÇ |
S. müş. |
Ýåæ ÎóÕöÈñ æ ÎóÕöíÈñ |
Yumurta ile spermanın çiftleşmesi. |
ÇáÅÎÕÇÈ |
Bolluk, bereket, refah. |
ÇáÎöÕúÈõ (Ì) ÃÎúÕÇÈ |
Elini böğrüne koydu. Bastona dayandı. Kesti. (-o) : Kısa yolu tuttu. Lüzumsuz şeyleri yok etti. |
ÇÎúÊóÕóÑó |
Daha kısa. |
ÇáÃÎúÕóÑ |
Böğür. |
ÇáÎÇÕöÑóÉõ |
Bel. Her şeyin ortası. |
ÇáÎóÕúÑõ (Ì) ÎõÕõæÑñ |
Baston, değnek v.b. |
ÇáãöÎúÕóÑóÉõ (Ì) ãóÎÇÕöÑõ |
Bir şeye has ve ait olmak. (-o) : Çok vermek. (-bi) : Bir hususta başkasına tercih etmek. |
ÎóÕøó ÇáÔìÁ ÎõÕõæ ÕðÇ |
(=) Muhtaç oldu. (-bi) : Yalnız kendisinde oldu. |
ÇÎúÊóÕøó |
Hususi (özel) oldu. (-bi, li) : Yalnız kendisinde bulundu, kendisi yaptı. (-fi) : İhtisas yaptı. |
ÊóÎóÕøóÕó |
Avamın zıddı. Seçkin kişiler. Hususiyet (özellik). |
ÇáÎÕøóÉõ (Ì) ÎóæóÇÕøõ |
Yoksulluk, ihtiyaç. Bozukluk, eksiklik. |
ÇáÎóÇÕÉó (Ì) ÎóÕÇÕñ º æ ÎóÕÇÆÕõ |
Kamış veya ağaçtan yapılan kulübe. |
ÇáÎõÕø (Ì) ÇÎÕÇÕñ |
Bilhassa. |
ÎóÕæÕð |
Hususiyet, özellik. |
ÇáÎóÕíÕÉ (Ì) ÎóÕÇÆÕõ |
Deve yavrusunu atmak. |
ÎóÕóÝóÊö ÇáäøóÇÞóÉõ ÜÜÜöÜÜ ÎóÕúÝðÇ æ ÎöÕÇÝðÇ |
S. müş. |
Ýåì ÎóÕõæÝñ (Ì) ÎóÕóÇÆöÝõ |
Ayakkabı dikmek, tamir etmek. Örtmek. Bitiştirmek. |
æ Ü ÇáäøóÚúáó |
Ayakkabı dikicisi. Yalancı. |
ÇáÎóÕøóÇ Ýõ |
Kül. Kül rengi, siyah-beyaz. |
ÇáÎóÕöíÝ |
Ayakkabıcı ve bizi. |
ÇáãöÎúÕóÝõ |
Huy. Üzüm salkımı. Dikenli ağaç. |
ÇáÎóÕúáÉ (Ì) ÎöÕÇá |
Top saç. Üzüm salkımı. Yumuşak dal. Sarkık et. |
ÇáÎõÕúáÉ (Ì) ÎõÕóáñ |
Kavga ve münakaşada kazanmak. |
ÎóÕãóåõ ÜÜÜöÜÜ ÎóÕúãðÇ æ ÎöÕÇãðÇ æÎõÕæ ãóÉð |
Mücadele ve münakaşa etti. |
ÎÇÕóãóå |
S. müş. |
ÎóÕöíãñ æ (Ì) åÐÇ ÎõÕãóÇÁ |
Çuval kulpu. |
ÇáÃÎúÕõæãõ (Ì) ÃÎÇÕöíãõ |
Hasım. Davacı veya davalı. |
ÇáÎóÕãõ (Ì) ÎõÕõæãñ |
Yan köşe, uç. Delik. |
ÎõÕúãõ (Ì) ÎõÕõæãñ º æÃóÎúÕóÇãñ |
Mücadeleden anlayan. |
ÇáÎóÕöãõ |
Yumurtalarını çıkarmak, iğdiş etmek. Erkeklik uzvunu kesmek. |
ÎóÕÇå ÜÜÜöÜÜ ÎóÕíðÇ æ ÎöÕÇÁ |
Taşak yumurtası ve torbası. |
ÇáÎõÕìú |
Taşak yumurtası. |
ÇáÎõÕúíóÉ (Ì) ÎõÕöìð |