Pislik, dışkı.

ÇáÎõÑúÁõ (Ì) ÎõÑõæÄñæ ÎÑú ä

Harap olmak, faydasız hale gelmek. Boşalmak. Hayvanın kulağı yarık olmak.

ÎóÑöÈó ÜÜÜóÜÜ ÎóÑóÈðÇ æ ÎóÑóÇÈð

S. müş.

ÃÎúÑóÈõ æ åì ÎÑÈÇå (Ì) ÎõÑúÈñ

Dağarcık. İğne deliği.

ÇáÎóÑúÈ

Kalbur. Kusur. Ayıp yeri. Hata. Skandal. Çirkin söz.

ÇáÎóÑúÈÉõ

Musibet, belâ, suç.

ÇáÎóÑóÈóÉõ

Keçi boynuzu.

ÇáÎóÑøõæÈ

Kavun, karpuz, bostan.

ÇáÎöÑúÈöÒõ

Bozdu. Sağlam ve iyi yapmadı.

ÎóÑúÈóÔó ÇáÔìÁ

Delik.

ÇáÎóÑúÊ (Ì) à ÎÑÇÊñ æ ÎõÑõæÊ

Usta kılavuz. Mütehassıs.

áÎöÑöøíÊõ (Ì) ÎóÑóÇÑöíÊñ

Çıkmak, yerinden ayrılmak.

ÎóÑóÌó ÜÜÜõÜÜ ÎõÑõæÌðÇ

Haraç verdi. Yer yer otladı. Çıkardı. Sahneye koydu.

ÃÎúÑóÌó

(-fi) : Yetiştirdi, öğretti. Çıkarttı.

ÎóÑøóÌå

S. müş.

ÎóÑöíÌñ æ ÎöÑøöíÌñ

Eşit olarak masrafa iştirak ettiler. Hissesini devretti.

ÊÎóÇÑóÌó

(fî) : Mezun oldu, yetişti.

ÊóÎóÑøóÌó

Dışı, görüleni.

ÇáÎóÇÑöÌõ

Verim. Vergi.

ÇáÎóÑóÇÌõ (Ì) à ÎúÑóÇÌñ

Sivilce, çiban.

ÇáÌõÑóÇÌõ

Verim. Gider. Vergi.

ÇáÎóÑúÌõ (Ì) ÃÎúÑÇÌñ æ ÎõÑæÌñ

Heybe.

ÇáÎõÑúÌõ

Bayram günü. Dirilme günü.

íæãõ ÇáÎõÑæÌö

Hardal.

ÇáÎóÑúÏóáõ (Ì) ÎóÑóÇÏöá

Su ve rüzgâr ses çıkarmak. Bina yıkılmak. Düşmek. Ölmek. Pusudan hücum etmek.

ÎóÑøó ÇáãÇÁ æÇáÑøöíÍõ ÜÜÜöÜÜ ÎóÑøðÇ æ ÎóÑöíÑðÇ

Dikmek.

ÎóÑóÒó ÇáÌáÏóæ äÍæåó ÜÜÜöÜÜ ÎóÑúÒðÇ

Boncuk imalâtçısı. Ayakkabı dikicisi.

ÇáÎóÑøóÇÒ

Boncuk. Yaban şalgamı.

ÇáÎóÑóÒóÉõ (Ì) ÎóÑóÒñ

Saraç iğnesi ve bızı.

ÇáãöÎúÑóÒ

Dilsiz olmak, konuşamamak.

ÎóÑöÓó ÜÜÜóÜÜ ÎóÑóÓðÇ

S. müş.

ÃÎÑóÓõ æåì ÎóÑúÓóÇÁõ (Ì) ÎõÑúÓñ

Küp.

ÇáÎóÑúÓõ (Ì) ÎõÑõæ Óñ

Loğusa yemeği.

ÇáÎõÑúÓóÉõ

Almak. (-li) : Toplamak, kazanmak. (-o) : kaşımak. Çevgenle deveyi çekmek. (Sinek) ısırmak.

ÎóÑóÔó ãä ÇáÔì Á ÜÜÜöÜÜ ÎóÑúÔðÇ

Ucu eğri sopa, çevgen.

ÇáãöÎúÑÇÔ ÇáãöÎúÑÔ

Enginar.

ÇáÎõÑúÔæÝõ

Yalan söylemek. (-o) : Mikdarını tahmin etmek. Düzeltmek.

ÎóÑóÕó ÜÜÜõÜÜ ÎóÑúÕðÇ

Mızrak, mızrak ucu.

ÇáÎöÑóÇÕõ (Ì) ÎõÑõÕñ

Gümüş veya altın halka. Tek taşlı küpe. Küp. Hayvan tersi.

ÇáÎöÑúÕõ (Ì) ÃÎúÑóÇÕñ æ ÎõÑúÕÇäñ

Mızrak, zırh. Dal. Gümüş veya altın halka.

ÇáÎõÑúÕõ (Ì) à ÎúÑóÇÕñ æ ÎöÑúÕÇäñ

At gemi azıya almak, başını alıp kaçmak. Serkeşlik etmek. (-fi) : yalan söylemek. Kendi kafasınca gitmek. (-o) : Koparmak. Salmak. Ağacı soyup düzeltmek.

ÎóÑóØóÊö ÇáÏøóÇÈøóÉõ ÜÜÜõÜÜ ÎöÑóÇØðÇ

Hüngür hüngür ağladı. Kılıcı sıyırdı.

ÇÎÊóÑóØó

Tesviyeci, marangoz.

ÇáÎóÑóøÇØõ

Talaş.

ÇáÎõÑÇØóÉõ

Çanta. Harita.

ÇáÎÑíØóÉõ (Ì) ÎÑÇÆöØõ

Koni.

ÇáãóÎúÑæØõ

Burun. Burnun ucu. Keskin şarap.

ÇáÎõÑúØõæ ãõ

Ezdi, boyun eğdirdi.

æóÓóãóåõ Úáì ÇáÎÑØæã

Gevşek, sarkık ve zayıf olmak. Aklı başından gitmek.

ÎóÑöÚó ÇáÔìÁ ÜÜÜóÜÜ ÎóÑóÚðÇ

Yardı. İcadetti. Hiyanet etti.

ÇÎúÊóÑóÚóåõ

Kenevir (bitki).

ÇáÎöÑúæóÚõ

Bunamak.

ÎóÑöÝú ÜÜÜóÜÜ ÎóÑóÝðÇ

Son baharda toplanan meyve. Masal.

ÇáÎõÑóÇÝÉ

Koç. Erkek kuzu.

ÇáÎóÑõæÝõ (Ì) ÎöÑóÇÝñ

Son bahar.

ÇáÎóÑöíÝõ

İyi hurmaların konduğu sepet.

ÇáãöÎúÑóÝ (Ì) ãóÎóÇÑöÝõ

Genişletti. Besledi.

ÎóÑúÝóÌóå

Devamlı oturmak, kalmak.

ÎóÑóÞó Ýì ÇáÈíÊ ÜÜÜÜõÜÜ ÎõÑõæÝðÇ

Yarmak, parçalamak. Baştan başa kat’etmek. Yalan uydurmak.

æ Ü ÇáÔì Áó ÜÜÜõÜÜ ÎÑúÝðÇ

Salak ve ahmak olmak. Şaşırmak, aklı başından gitmek. (-bi) : Bilememek, becerememek.

ÎóÑöÞó ÜÜÜóÜÜ ÎóÑóÞðÇ

S. müş.

ÃÎÑóÞõ æåì ÎÑ ÞÇÁ (Ì) ÎóÑúÞñ

Keskin. Hârika, mutad olmayan.

ÇáÎÇÑöÞõ

Nazik delikanlı.

ÇáÎöÑøöÞõ

Delik. Çöl.

ÇáÎúÑÞõ (Ì) ÎõÑõæÞñ

Cehalet. Ahmaklık.

ÇáÎõÑúÞõ

Şiddetli rüzgâr, kasırga. Beceriksiz kadın. Kulağı delik veya yarık koyun.

ÇáÎóÑúÞÇÁ

Bez parçası.

ÇáÎöÑúÞÉõ

Delmek, yarmak, kesmek. Eksik bırakmak. Yok etmek.

ÎóÑóãó ÇáÔìÁ ÜÜÜöÜÜ ÎóÑúãðÇ

Yarıldı, kesildi. Geçip gitti.

Ç ¡ äÎóÑóã

Dağ zirvesi.

ÇáÎóÑúã (Ì) ÎõÑõæãñ

Dağ ve kum yolu. Patika.

ÇáãóÎúÑöãõ

Tavşan yavrusu.

ÇáÎöÑúäöÞ (Ì) ÎóÑóÇäöÞõ