Kına bitkisi. |
ÇáÍäÇÁ |
Börülce, fasulya. |
ÇáÍõäúÈõá |
Meyhane. Dükkân, mağaza. |
ÇáÍÇäæÊ (Ì) ÍóæÇäíÊõ |
Yeşil, siyah. Kara saksı. Ebucehil karpuzu bitkisi. |
ÇáÍóäúÊóãõ (Ì) ÍóäóÇÊöãõ |
Yeminini bozmak, yerine getirememek. Batıla dönmek. |
ÍóäöËó Ýì íãíäå ÜÜÜóÜÜ ÍöäúËðÇ |
İbadet etti. |
ÊÍäøóËó |
Günah. |
ÇáÍöäúËõ |
Yutak. Nefes borusu. |
ÇáÍäÌÑÉ |
Göz bebeği. |
ÇáÍõäúÏõÑÉ |
Isınmış su. Sıcak suda yıkanan şey. Kebap, kızartılmış et. |
ÇáÍóäöíÐ |
Olgunlaşmak. |
ÍóäóØó ÇáÒøóÑúÚõ æ äÍæå ÜÜÜõÜÜ ÍõäõæØðÇ |
İnlemek. Deri kızarmak. |
æ Ü ÝáÇä ÜÜÜöÜÜ ÍóäúØðÇ |
Buğday. |
ÇáÍöäúØÉ (Ì) ÍöäóØñ |
Ölü kefenlerine saçılan güzel kokulu şeyler. |
ÇáÍöäÇØ ÇáÍóäõæØ |
Ebucehil karpuzu. |
ÇáÍóäúÙóá |
Puta tapmayı terk etti. Müslüman oldu. İbadet etti. Döndü. |
ÊÍäøóÝ |
Yay. Ustura, bıçak. |
ÇáÍóäúÝóÇÁõ |
İyiye dönen. Tam Müslüman olan. Âbid. Hacı. |
ÇáÍóäíÝõ (Ì) ÍäÝÇÁõ |
İslâm dini. Bir nevi kılıç. |
ÇáÍäíÝíøóÉ õ |
Çok kızmak. |
ÍóäöÞó Úáíå ÜÜÜöÜÜ ÍóäóÞð |
Anne çocuğun damağına bir şey sürmek. Olgunlaştırmak. Anlamak. |
ÍóäóßÊö ÇáÇõãøõ ÇáÕÈøóì ÜÜÜõÜÜ ÍäúßðÇ |
(-o) : Yular taktı. Olgunlaştırdı. Kökünü kazıdı. Hükmü ve nüfûzu altına aldı. |
ÇÍúÊóäóß |
Ağız içinin alt ve üstü. Gaga. |
ÇáÍóäóßõ (Ì) à ÍäÇßñ |
Tecrübe, uzak görüşlülük. |
ÇõáÍäúß |
Olgun ve tecrübeli. |
ÇõáÍäõßõ |
Ses çıkarmak. Deve yavrusunun hasretiyle inlemek. (-ilâ) : Arzu etmek, özlemek. |
Íóäøó ÜÜÜöÜÜ ÍóäöíäðÇ |
Merhamet, şefkat. |
ÇáÍóäóÇä |
Merhametli. Hasret çeken. |
ÇóáÍäøóÇä |
Şefkatli. Sesli rüzgâr. Ses çıkaran yay. |
ÇóáÍäõæä |
Eğildi, büküldü. |
ÇäõÍäóì |
Kanbur. |
ÇáÇóÍúäóì ÍóäúæÇÁõ (Ì) ÍäúÄñ |
Eğri şey. Taraf. Kaş kemiği. |
ÇáÍöäúæ (Ì) ÃÍúäóÇÁñ æ Íõäöìøñ |
Dönemeç, viraj. |
ÇáãõäúÍóäìó |