Su bulunmak, kokmak. Kızmak.

حَمِىَّ الماء ـــَــ حَمَأَ

S. müş.

فهو حَمِىءٌ و العينُ حَمِئَةٌ

Siyah kokmuş çamur.

الْحَما اَلحَمْأَةَ

Sert, katı. Yağ v.b. çömleği.

الحَمِيت (ج) حُمُتٌ

Hafiften kişnedi.

حَمْحَمَ

Siyah. Öküz dili.

الحِمْحِمُ

Övmek. Hakkını ödemek. Râzî olmak, sevinmek.

حَمِدَهَ ـــَــ حَمْدًأ

Allah’ın sana olan nimetinden dolayı mesrurum!

أحمدُ إليك اللهَ

Övgü. Övgüye değer.

الحَمْدُ

“Elhamdulillâh…”

حَمْدَلَ

Kızardı.

احْمارَّ

Kırmızı oldu.

احْمَرَّ

Kırmızı. Altın. Za’feran.

الاَحْمَرُ (ج) حُمْرٌ و حُمْرانٌ

Eşek.

الْحِمارُ (ج) حَمير و أحمِرة وحُمُر

m. kırmızı. Tek renkli koyun keçi. Beyaz kadın.

اَلْحمْراء

Kırmızılık. Kiremit parçaları. Şarbon hastalığı.

الحُمرْة

Pembe.

الحُمَيراء

Arslan.

الحَمْزَةُ

Güçlü kuvvetli olmak.

حَمُزَ الرجلُ ــــُــ حَمَازةً

Cesur olmak.

حَمُسَ ــــُــ حَمَاسَةً

Yiğit oldu. Baş kaldırdı. Şiddetlendi. Sığındı.

تَحَمَّس

Kuvvet, cesaret. Savaş, direnme.

الحَمَاسُ ؛ و الحَمَاسَة

Bacakları ince olmak. Zayıf olmak. Hırslanmak, şiddetlenmek, kızmak.

حَمِشَ الرجلُ ـــُــ حَمَشًا

Nohut.

الْحِمَّصَّ ـ و الحِمَّص

Ekşimek.

حَمُضَ اللبنُ والفاكهةُ و غيرهما ـــُــ حُمُوضةً

Dili yakan, ekşi.

الحامِض

Acı ve tuzlu ot. Asit.

الحَمْضِ

Ahmak olmak. Pazar sönük olmak.

حَمُقَ ـــُــ حُمْقُاً و حَمَاقةً

Semizotu.

البَقْلَةُ الحمقا ء

Gebe kalmak. (alâ) : Hücum etmek. Yüklemek.

حَمَلَت المرأةُ ـــِــ حَمْلاً

Katmak, ilhak etmek. Teşvik etmek.

و ــ الشىء على الشىء

Binek vermek.

و ــ فلانًا

Ezberlemek. Tatbik etmek.

و ــ القرآنَ و نحوه

Yükledi.

حَمَّلّه الشىءَ

Göçtü.

احْتَمَلَ القو مُ

Caiz ve muhtemel oldu.

و ــ الاَمرُأن

Taşıdı. Sabretti.

و الشىءَ والأمرَ

(alâ) : Zulmetti. Fazla yükledi.

تَحاملَ

Göçtü. Tahammül etti. Yüklendi.

تحمَّل

Kılıç bağı.

الحِمالَةِ (ج) حمائلُ

Yük. Çocuk. Meyve. Tahtırevan.

الحَمْلُ (ج) أحْمالٌ ؛ وحُمُولٌ ؛ و حِمَالٌ

Yük. Tahtırevan. 

الحِمْل

Tahtırevanlı deve.

 (ج) أحْمال

Kuzu.

الحَمَل (ج) حُمْلانٌ و أحْمالُ

Yük hayvanı. 

الحَمُولة

Tahtırevan. İki tay. Zenbil, küfe.

المحْمِل (ج) مَحامِلُ

Yakmak. Isıtmak. Eritmek. Düşündürmek.

حَمَّ التَّنُورَ و نحوه ـــُــ حَمَّا

Hamama girdi, yıkandı.

اسْتَحَمَّ

Güvercin v.b.

الحَمَامَةُ (ج) حمائم

Ecel.

الحِمَامُ

Sıtma. Ateş, nöbet.

الحُمَّى

Tütsü koru. Ateş. Hararet. Kızgın su. Ter. Dost.

الحَمِيمُ

Çok sıcak. Siyah. Kara duman.

اليَحْمُومُ

Korumak, müdafaa etmek. Perhiz vermek, menetmek.

حَمّى الشىء فلانًا ـــِــ حَمْيًا ؛ و حِمايةً

Kızmak, kızışmak. Terlemek. (-alâ) : Hırslanmak, kızmak.

حَمِيَت ِالشمسُ ـــَــ حمْيًا ؛ و حَمِيًا ؛ و حُمُوَّا

Müdafaa etti. (-alâ) : Karşıladı.

حَامَى عنه

On batın nesli oluncaya dek yaşadığı için sırtı dağlanıp salınan deve.

اَلحامِى

Kayınbaba. Kadının kocasının erkek akrabası.

حَمَا المرأةِ

(=)

حَمْوُالمرأة

Sokan hayvanların zehiri, iğnesi.

الحُمَةُ (ج) حُمًى و حُمَاتٌ

Perhiz. Kızgın şey.

الحِمِيْةُ

Taassup. İzzet-i nefis, muhâfazakârlık.

الحَمِيَّة