Toplanmak.

ÍóáóÈó ÇáÞóæãõ ÍóáÈðÇæ Íõáõæ ÈðÇ

Süt sağmak.

æ Ü ÇáÔÇÉó æ äÍæåÇ ÜÜÜõÜÜ ÍóáúÈðÇ

S. müş.

ÍóáæÈñ (Ì) ÍõáõÈñ

Süt, süt kabı.

ÇáÍöáÇÈõ (Ì) ÍõáõÈ

Süt. Gayri muayyen vergi.

ÇáÍáóÈ

Südleğen.

ÇáÍõáúÈÉõ (Ì) ÍõáóÈñ

Sütlü.

ÇáÍóáõæÈõ (Ì) ÍõáõÈñ ÍóáÇÆöÈõ

Sağılmış süt. Hurma şırası.

ÇáÍöáíÈõ

Kırağı.

ÇáÍáöíÊõ

Yağmur yağmak. (-o) : Pamuk atmak.

ÍóáóÌó ÇáÓøóÍÇ Èõ ÜÜÜöÜÜ ÍóáúÌðÇ

Pamuk atıcı.

ÇáÍøóáÇÌõ

Hallâc âleti. Oklava.

ÇáãöÍúáÇóÌõ (Ì) ãóÍóÇáíÌõ

Sümüklü böcek. Helezonik merdiven.

ÇáÍóáóÒõæä

Devam etmek, kalmak. (-bi) : Düşkünlük göstermek.

ÍóáöÓó ÈÇáãßÇä æ Ýíå ÜÜÜóÜÜ ÍóáóÓðÇ

Hayvan keçesi. Hasır, çul. Sağlam and.

ÇáÍöáúÓõ (Ì) ÃÍúáÇÓñ æ ÍõáõæÓñ

Yemin etmek.

ÍóáóÝó ÜÜÜöÜÜ ÍóáöÝðÇ

Andlaştı.

ÍÇáÝå

Andlaşma.

ÇáÍöáúÝõ (Ì) ÃÍáÇóÝñ

Kındıra bitkisi.

ÇáÍóáóÝõ æ ÇáÍóáúÝÇÁ (Ì) ÍõáúÝñ

Müttefik, muâhid.

ÇáÍöáíÝ (Ì) ÃÍáÇÝ

Memenin sütü çekilmek. (-o) : Boğazına dokunmak, boğazına kadar doldurmak.

ÍóáóÞó ÇáÖøóÑÚõ ÜÜÜõÜÜ Íõáõæ ÞðÇ

Kazımak, traş etmek. Yok etmek.

æ ÇáÔìÁó ÜÜÜöÜÜ ÍóáúÞðÇ

Halkalandı. (-o) : Halkaladı.

ÍóáøóÞó

Berberlik.

ÇáÍöáÇóÞóÉõ

Boğaz. Testinin ağzına yakın dar yeri ve lülesi.

ÇáÍóáúÞ (Ì) à ÍúáÇóÞ æ ÍõáõæÞ æÍõáõæ Þñ

Yuvarlak şey. Kapı halkası. Yüzük.

ÇáÍóáúÞóÉõ (Ì) ÍóáóÞñ

Berber.

ÇáÍóáÇóÞ

Yutak.

ÇáÍõáúÞõæã (Ì) ÍóáÇÞõã

Kapkara olmak.

Íóáóßó ÜÜÜõÜÜ ÍõáõæßðÇ

Mübah ve helâl olmak. Haremden dışarı çıkmak.

Íóáó ÇáÔìÁ ÜÜÜöÜÜ ÍóáÇáÇð

S. müş.

Ýåæ Íöáñ æ ÍóáÇáñ

Edası gerekmek. İnmek.

æÜ ÇáÏøóíäõ ÍõáõæáÇð

Çözmek. Eritmek. Nesre çevirmek.

æ Ü ÇáÚõÞóÏÉó ÜÜÜóÜÜ ÍóáÇð

Haremden çıktı. Mes’uliyetten kurtuldu.(-o) : İndirdi. Helâl kıldı. 

ÃÍóáøó

Çözdü. Tahlil etti. Yeminin kefaretini verdi.

Íááøó ÇáÚÞÏÉó

Sidik deliği. Süt deliği.

ÇáÅÍáíá (Ì) à ÍÇ áíáõ

Keffaret.

ÇáÊøóÍöáøóÉ

Psikanaliz.

ÇáÊÍáíá ÇáäÝÓÇäì

Mubah. Haremin dışında kalan saha. Hedef. İkamet eden.

ÇáÍöáó

Susam yağı.

ÇáÍóáøõ

Yeni ve iyi elbise, astarlı elbise, takım. Kadın. Silâh. 

ÇáÍõáóÉ (Ì) Íõáóáñ

İç içe girmek.

ÇáÍõáõæáõ

Helâl. Komşu. Eş.

ÇáÍóáíáõ

İkamet edilen yer. Borç müddeti.

ÇáãóÍöáøõ

Hulleci.

ÇáãÍáøöáõ

Düş görmek. Ergenliğe ulaşmak. (-o, bi) : Düşünde görmek.

Íóáóãó Ü ÍõáúãðÇæÍõáõãðÇ

Sabırlı ve hazımlı olmak. Akıllı ve ağır başlı olmak.

Íóáõãó ÜÜÜõÜÜ ÍöáúãðÇ

Düş.

ÇáÍõáúãõ (Ì) ÃÍáÇãñ

Kene. Meme ucu.

ÇáÍóáóãÉõ (Ì) Íóáóãñ

Tatlı olmak. Meyve olgunlaşmak. Lezzetli ve güzel gelmek. 

ÍóáÇ ÇáÔìÁ ÜÜÜõÜÜ ÍáÇæÉð

S. müş.

Ýåæ Íõáúæñ

Tatlı ve güzel oldu. Güzel buldu.

ÇÍúáóæúáóì

Pamukça hastalığı.

ÇáÍóáóì

Helva.

ÇáÍóáúæóì ÇáÍóáúæÇÁ (Ì) ÍóáÇæóì

Zinetlenmek, zinet takmak. Faydalanmak. Ağaç yapraklanmak, meyve vermek.

ÍóáöíøóÊö ÇáÌÇÑíå õ ÜÜÜóÜÜ ÍóáúíðÇ

Zinet aldı, zinet giydirdi. Süsledi, övdü.

Íóáøóì ÇáÌÇÑíÉó

Süs, zinet. Mücevherat.

ÇáÍóáúìõ (Ì) Íõáöìøó

Zinet. Kişinin vasfı, yaratılışı ve şekli.

ÇáÍöáíÉ Íöáóì