Hakkını yemek, haksızlık etmek, kötü muamele etmek. İhtikâr yapmak.

ÍóßóÑóåõ ÜÜÜöÜÜ ÍóßúÑðÇ

Ev Bahçesi 

ÇáÍóÇßõæ ÑóÉ

Bir şeyi diğerine sürtmek. Kaşımak. ( - fî ) : Tesir etmek. ( - o ) Soymak. Kazımak.

Íóßøó ÇáÔìÁó ÈÇáÔìÁ æ Úáì ÇáÔìÁ ÜÜÜõÜÜ ÍóßðÇ

Mihenk taşı.

ÇáãöÍóßøõ

Hükmetmek. Ata gem takmak. Men’etmek.

Íóßóãó ÈÇáÇóãÑ ÜÜÜõÜÜ ÍõßúãðÇ

(-o) : Gem taktı. Olgunlaştırdı. Sağlam yaptı.

ÃÍúßóãó

Muhakemeye verdi. Suçunu tahkik etti.

ÍÇßãå

Hakem kıldı.

Íóßóøãóåõ

Sağlam oldu. (-ilâ) : Mahkemeye baş vurdu. Serbest tasarruf etti.

ÇÍúÊóßóãó

(=), olgunlaştı. (-alâ) : Karıştırdı, anlayamadı.

ÇÓúÊóÍúßóãó

Hâkim. İdareci.

ÇáÍÇßã (Ì) ÍõßøóÇã

İlim, hikmet, anlayış. İdare.

ÇáÍõßúãõ

Allah’ın isimlerinden. Hâkim, hakem. Yaşlı.

ÇáÍóßóãõ (Ì) ÍóßóãóÉñ

Hikmet, felsefe. Anlayış, adalet. Veciz söz.

ÇáÍößúãóÉ (Ì) Íößóãñ

Gemin ağızlığı. Çene.

ÇáÍóßóãÉ (Ì) Íóßóãñ

Hikmet sahibi. Feylesof.. Doktor.

ÇáÍóßöíãõ (Ì) ÍßãÇÁ

* Taklid etmek, benzetmek. Nakletmek.

Íóßóì ÇáÔìÁ öÍßÇíÉ