Koşmak, acele etmek .(-o) : Yardım etmek . 

حفد الرجلُ و نحوه ـــِــ حَفَدَانًا

Yardım . Torun . Hizmetçi . 

الحَافِدُ (ج) حَفَدَةٌ و حَفَدٌ

Torun.

الحَفيدُ (ج) حُفَدَاءُ

Dişleri hastalanmak, çürümek. (-an) : Hazine aramak. (-o) : Kazmak, çukur açmak. Zayıflatmak.

حَفَرَتْ أ سنانهُ ـــِــ حَفْرًا

Hayvan ayağı.

الحافِرُ (ج) حَوافِرُ

(=) Kazılmış yer. Önceki hal.

الحافِرَةُ

Çukur 

الحُفْرَةُ (ج) حُفَرٌ

Korumak. Ezberlemek.

حَفِظَ الشىءَ ـــَــ حِفْظًا

Riayet etti, devam etti.

حا فَظَ على الشىءَ

Korumasını istemek. Emanet etmek.

اسْتَحْفَظَهُ الشىءَ

Hâfıza (bellek). Dosya, çanta.

الحافِظة

Emin. Beklemek ve korumakla mükellef olan. Allah’ın emirlerine itaat eden.

الحَفِيظ

Müdür, vali. Muhâfazakâr.

المُحافِظ

Bitkisi kurumak. Yağsız kalmak, zayıflamak.

حَفَّتِ الأَرضُ ـــِــ حُفُوفًا

Halkalamak, kuşatmak. Methetmek. Kazımak. Kırpıp kısaltmak.

و ـ الشىءَ ـــُــ حَفًّا و حَفافًا

Kubbesiz tahtırevan.

المِحَفَّةُ (ج) مَحافُّ

Birikmek, toplanmak, çoğalmak. Dolmak. 

حَفَلَ الماءُ واللبنُ ـــِــ حُفُولاً

(-o) : Toplamak. Aldırmak. Önem vermek.

و- فلانٌ ـــُــ حَفْلاً

Süs. İhtifal. Merasim. Önem.

الحَفْلَةُ

Meclis.

المَحفِلُ (ج) مَحافِلٌ

Avuçlamak. (-li) : Bir avuç vermek. 

حَفَنَ الشىءَ ــــُــ حَفْنًا

Bir avuç. Çukur.

الحَفْنَة ـ الحُفْنَة (ج) حُفَنٌ

İkram etmek, vermek. Bıyıklarını iyice kısaltmak.

حَفَاهُ ـــُــ حَفْوًا

Yalınayak yürümek.

حَفِىَ ـــَــ حَفاً

fa.

فهو حافٍ (ج) حُفاةٌ ؛ وهى حافيةٌ

Kazıdı. Yalınayak bıraktı. Israrla istedi.

أحْفَى الشىءَ

Derin âlim. 

الحفَّىِ (ج) حُفَواءُ