Çakıllık. Toz ve çakıl yağdıran kasırga. Yakacak.

الحاصِبُ

Çakıl taşı.

الحَصْبَاءُ

Kızamık.

الحَصْبَةُ

Bağlı gibi yürüdü. Başını alıp gitti. Haddi aştı. Ortaya çıktı. 

حَصْحَصَ

Biçmek. Öldürmek.

حَصَدَ الزرعَ و النباتَ ـــُــ حَصْدًا و حَصادًا

Biçim zamanı geldi. İpi sağlamca büktü.

أحْصَدَ الزَّرعُ

Biçilmiş ekin. Kısa ekin.

الحَصيِدُ (ج) حَصائدٌ

Faydasız söz.

حصائدالألسنة

Devenin idrar deliği daralmak. Deveyi bağlamak. (-o) : Sıkıştırmak, bağlamak.

حَصَرَت الناقةُ ـــُــ حَسْرًا

Canı sıkılmak. Cimri olmak. (alâ) : Yardımını kesmek. Tutulmak.

حَصِرَ فلانٌ ـــَــ حَصَرًا

Bağladı, menetti. Yolda koydu.

أحْصَرَ البعيرَ

Hayvan bağı, yuları. Hisar.

الحِصَار (ج) حُصُرٌ

Hükmü bir şeye ait kılıp başka şeylerden kaldırmak.

الحَصْر

İffetli.

الحَصُور

Canı sıkıntılı. Cimri. Hapishane. Men’eden.

الحَصِيرْ

Nasip. Belli bir zaman.

الحِصَّةُ (ج) حِصَصٌ

Kuru uyuz.

الحَصَفُ

Elde kalmak, meydana gelmek. (-alâ) : Gelmek. Elde etmek.

حَصَلَ الشىء ـــُــ حُصولاً

Mahsul verdi. (-o) : Ayırdı, süzdü. Elde etti.

حَصَّلَ

Süzülmüş maden. Hesap sonucu kalan mal. Sonuç.

الحاصِلُ (ج) حَواصِلُ

Sarp ve muhafazalı olmak. Kadın iffetli olmak.

حَصُنَ المكانُ ـــُــ حَصانةً

Evlendi. İffetli oldu. (-o) : Korudu.

أحْصنَ

Erkek at.

الحِصانُ (ج) حُصُنٌ

Kale.

الحِصن (ج) حُصُونٌ

Mikdarını bildi. Ezberledi.

أ حْصَى الشىءَ

Çakıl. Çok. Akıl, görüş.

الحَصاة (ج) حَصَى