Saymak, ölçmek, hesaplamak.

ÍóÓóÈó ÇáãÇáó æ äÍæå Ü õ ÍöÓÇÈðÇ æ ÍõÓúÈÇäðÇ

Hastalıktan derisi ağırmak. (-o) : Zannetmek.

ÍóÓöÈó ÇáÑÌõá

Hesap gördü. Hesaba çekti. Cezalandırdı, mükâfatlandırdı.

ÍÇÓÈå

(-bi) : Yetindi. (-o) : Hesap etti. Zannetti. Saydı. Mükâfatını Allah’tan bekledi.

ÇÍúÊóÓóÈó

Saymak. Çok, kâfi.

ÇáÍöÓÇÈõ

Kâfi, yetin.

ÍöÓúÈõ

Saymak. İnce hesap ve tedbir. Yıldırım. Dolu.

ÇáÍõÓúÈÇä

Hesap. İyi tedbir. İslâmda fiatları ve İslâmî kaidelerin tatbikatını kontrol vazifesini yapan makam.

ÇáÍöÓúÈÉ

Hisbe işini yapan. “Hasbunellah…” dedi.

ÇáãõÍúÊóÓöÈ

Hased etmek.

ÍóÓóÏóå ÜÜÜõÜÜ ÍóÓóÏðÇ

Hasetçi.

ÇáÍóÓæÏ Î ÍõÓõÏñ

Açılmak, ortaya çıkmak. (-o) : Kabuğunu soymak.

ÍóÓóÑó ÇáÔìÁõ ÜÜÜõÜÜ ÍõÓõæÑðÇ

Üzülmek. (-alâ) : Üzülmek.

ÍóÓöÑó ÝáÇäñ ÜÜÜóÜÜ ÍóÓóÑðÇ

Yorgun.

Ýåæ ÍóÓöíÑñ

Yoruldu.

ÇÓúÊóÍúÓóÑó

Üzüntü, iç yangısı.

ÇáÍóÓúÑÉ

Kökünü kazımak. Baş ütmek. Kellesini uçurmak.

ÍóÓóø ÇáÔìÁó ÜÜÜõÜÜ ÍóÓðø

Bildi. Duyu organlarından biriyle idrak etti.

ÃÍÓóø ÇáÔìÁó º æ Èå

Araştırdı.

ÊÍÓøóÓ ÇáÎÈÑó

Bitki hastalığı. Duyu.

ÇáÍÇÓøóÉ (Ì) ÍæÇÓøõ

Duymak, hissetmek. Gizli ses. Tıkırtı, hışırtı. Doğum ağrısı.

ÇáÍöÓøó

(=). Maktûl.

ÇáÍóÓöíÓó

Kaşağı.

ÇáãöÍóÓøóÉ

Pıtrak dikeni.

ÇáÍóÓóßõ

Oklu kirpi.

ÇáÍÓöíßÉ (Ì) ÍÓÇÆß

Bir işi adet etmek. (-o) : Kesmek. İlâçla iyi etmek. Dağlamak. Başından atmak.

ÍóÓãó ÝáÇäõ ÜÜÜöÜÜ ÍóÓúãðÇ

Keskin kılıç.

ÇáÍõÓÇãõ

Uğursuzluk.

ÇáÍÓõæ ãõ

Güzel olmak.

ÍóÓõäó ÜÜÜõÜÜ ÍõÓúäðÇ

S. m.

Ýåæ ÍóÓóäñ æ åì ÍÓäÇÁõ (Ì) ÍöÓÇä

İyi ve güzel yaptı. (-ilâ) : İyilik etti. (-o) : Becerdi.

ÃóÍúÓóäó

Güzel buldu.

ÇÓúÊóÍúÓóäóå

Üstün.

ÇáÃÍÓóä (Ì) à ÍóÇÓöäõ

Güzellik

ÇáÍõÓúäõ (Ì) ãóÍóÇÓöä

Güzel (m.), iyi akıbet.

ÇáÍõÓúäóì (Ì) ÍõÓóäñ

İyi söz ve iş. Nimet. Ben.

ÇáÍóÓóäóÉõ

Çorba içti. Denedi.

ÇÍÊóÓóì

Çorba v.b.

ÇáÍóÓóÇ (Ì) ÃÍúÓóÇÁñ

Az, ağız dolusu.

ÇáÍõÓúæóÉõ (Ì) ÍõÓðÇ