Çarpıştı. İsyan etti.

ÍóÇÑóÈóåõ

Güneş keleri.

ÇáÍöÑúÈÇÁõ (Ì) ÍöÑÇÈìøñ

Kargı, harbe.

ÇÍÑúÈóÉõ (Ì) ÍöÑÇÈ

Oda, köşk. Baş köşe. Mihrap.

ÇáãöÍúÑóÇÈ (Ì) ãÍÇÑíÈ

Toprağı sürmek. Ateşi tutuşturmak için bir şey sallamak. Araştırmak. İtina etmek.

ÍÑË ÇáÃÑÖó ÜÜÜõÜÜ ÍóÑúËðÇ

Rençberlik.

ÇáÍöÑÇËÉ

Tohum. Tarla. Çiğnenmiş yol.

ÇáÍÑË

Saban, pulluk. Ateşi tutuşturmak için sallanan şey.

ÇáãÍúÑÇË ¡ ÇáãÍúÑóË (Ì) ãÍÇÑíËõ

Haram ve yasak kıldı. (-alâ) : Sıkıştırdı, daralttı. (-fi) : İsrar etti.

ÍóÑøóÌó ÇáÔìÁó

Sık ağaçlık yer. Dar. Günah.

ÇáÍóÑóÌ

Toplandı. Vazgeçti.

ÇÍúÑóäúÌóãó

Kasdetmek, yönelmek. (-an) : Ayrılmak.

ÍóÑóÏóåõ Ü ÍóÑúÏðÇ

Isınmak, sıcak olmak. (-o) : Isıtmak.

ÍóÑøó ÇáãÇÁõ æ ÇáåæÇÁõ æ ÛíÑåãÇ ÜÜÜõÜÜ ÍÑÇÑÉð

Azad etti. Çocuğu Allah yoluna adadı. Düzeltti.

ÍóÑøóÑóå

Kızıştı.

ÇÓúÊóÍóÑøó

Lekesiz, sâf. Hür. Yüksek ruhlu. Kıymetli.

ÇáÍõÑøõ (Ì) ÃÍÑÇÑ

Güneşin sıcaklığı. Ateş.

ÇáÍóÑõæÑ (Ì) ÍóÑÇ ÆÑõ

İpek.

ÇáÍóÑöíÑ

İpekçi.

ÇáÍóÑöíöÑìøó

Korumak.

ÍóÑóÒóå ÜÜÜõÜÜ ÍóÑúÒðÇ

Korudu. Kazandı. Sakladı.

ÃóÍúÑóÒóåõ

Sakındı.

ÇÍúÊóÑóÒó ãäå

Sağlam kap. Sığınak. Muska. Okuyup üfleme.

ÇáÍöÑúÒ

Korumak, muhafaza etmek.

ÍóÑóÓå ÜÜÜõÜÜ ÍóÑóÇÓÉð æ ÍöÑóÇÓÉð

Bekçiler, korucular.

ÇáÍóÑóÓ

muhâfız.

ÇáÍóÑóÓöìó

Kırkayak.

ÇáÍÑíÔ

(-alâ) : Şiddetle arzu etmek, üzerine düşmek.

ÍóÑóÕó ÜÜÜöÜÜ ÍöÑúÕðÇ

Teşvik etti. Sarı renge boyadı.

ÍóÑóøÖóåõ Úáì ÇáÔìÁö

Çok hasta, halsiz. Ne kokar ne bulaşır (adam).

ÇáÍóÑóÖõ

Çöğen.

ÇáÍõÑúÖõ

Dönmek. Çalışıp para kazanmak. (-o) : Çevirmek, değiştirmek.

ÍóÑóÝ Úäå ÜÜÜöÜÜ ÍóÑúÝðÇ

Kenar, uç. Harf. Dil, lehçe. Yol. Vecih. 

ÇáÍóÑúÝ

Bir durumda.

Úáì ÍóÑúÝò

İş, zanaat.

ÇáÍöÑúÝÉ (Ì) ÍöÑóÝñ

Eğelemek. Diş gıcırdatmak. Yakmak.

ÍóÑóÞó ÇáÍóÏíÏó ÜÜÜõÜÜ ÍóÑúÞðÇ

Torpido.

ÇáÍóÑøÇÞÉ

Yanık.

ÇáÍóÑúÞ (Ì) ÍõÑæÞ

Yanma, alev, ateş.

ÇáÍóÑöíÞ

Hareket ettirdi.

ÍóÑóøßå

Menetmek, mahrum etmek.

ÍóÑóãó ÝáÇäðÇÇáÔìÁ ÜÜÜöÜÜ ÍöÑúãÇ äðÇ

Memnû olmak, mümkün olmamak.

ÍÑõãó ÇáÔìÁ ÜÜÜõÜÜ ÍõÑúãóÉð

İhrama girdi. (-an) : Terk etti. (-bi) : (Namaza) başladı.

ÃÍúÑóã

Haram kıldı.

ÍóÑøóãó ÇáÔìÁ Úáíå

Yasak, haram. Muhterem.

ÇáÍóÑÇã

Mekkenin çevresi. Kişinin namusunu koruduğu yakınları.

ÇáÍóÑóã (Ì) ÃÍúÑóÇãñ

Mekke ve Medine.

ÇáÍÑãÇä

Hürmet. Saygı gösterilecek şey. Kadın.

ÇáÍõÑúãÉ (Ì) ÍõÑóãñ

Haram. İhram. Evin içi. Aile.

ÇáÍóÑöíãõ (Ì) ÃÍúÑóÇã

Haram. Hürmet gösterilen. Kamerî ayların ilki.

ÇáãõÍóÑøóã

Saygıya değer şey. Kendileriyle evlenmek haram olan yakın akraba.

ÇáãóÍúÑóã (Ì) ãóÍÇÑöãõ

Yüzerlik otu.

ÇáÍóÑúãóáõ

Lâyık olmak.

ÍóÑÇÈå ÜÜÜõÜÜ ÍóÑðÇ

S. müş.

Ýåæ ÍóÑöìñ (Ì) ÃÍúÑÈÇÁ

(-bi) : Eğleşti. (-o) : Arayıp taradı.

ÊóÍóÑøóì

Daha üstün, daha lâyık.

ÇáÃÍúÑóì