Delice (dölengeç) kuşu. |
الحِدَأ َة (ج) حِدَ أٌوحِداهٌ وحِدآن |
İki büklüm oldu. |
اَحْدَوْدَبَ |
Kanbur. Güç şey. |
الأحْدَب |
Sırt, tepe. Kabarcık. |
الحَدَب (ج) أ حدابٌ |
Tabut. |
آلالةالحدباء |
Olmak, yeniden meydana gelmek. |
حَدَثَ الشىء ـــُــ حُدُوثًا |
Abdesti bozuldu. (-o) : İcad etti. |
أحدَثَ |
Konuştu. |
حادثهُ |
Konuştu. Haber verdi. Hadis rivayet etti. Nimeti zikretti, ona şükretti. |
حَدَّث |
Konuşulan, haber verilen şey. Hurafe. Gülünç haber. |
الأحْدُوثة |
Sonradan olan. |
الحادث (ج) حَوادِثُ |
Başı, evveli. |
الحُدَاثة |
Genç. Yadırganan iş. Abdestsizlik. |
الحَدث (ج) أحداث |
Gece ve gündüz. |
الحَدثان |
Zamanın hadiseleri, başa getirdikleri. |
حَدَثَانُ الدَهْر |
Başı, evveli. |
الحِدْثان |
Söz, haber. Hadis. Yeni. |
الحدِيث : (ج) احاديث حَدَاث |
Bid’at. |
المُحْدَث (ج) مُحدَثات |
Kalb gözü açık. |
المُحْدَّث |
Atmak. Dikkatle bakmak. |
حَدَجَه - حَدْجاَ |
Keskinleşmek. Şiddetli olmak. Faal ve cesur olmak. (alâ) : Kızıp kötü söylemek. Kadın yas tutmak. |
حَدَّ السَّيفُ ونحوه ـــِــ حِدَّةً |
(-o) : Bilemek. Dikkatle bakmak. Sınır çekmek. Ayırmak. Ceza tatbik etmek. |
وــ ـــُــ حَدَّا |
Sınırdaş oldu. Kızdı. İsyan etti. |
حادَّفلان فلانًا |
Yas elbisesi. |
الحِداد |
Sınır. Bıçak v.b. ağzı. Son. Tarif. Şer’î ceza. |
الحدُّ (ج) حُدُودٌ |
Demirci. Kapıcı. Gardiyan. |
الحَدَّاد |
Demir. Komşu. |
الحَدِيدُ (ج) حدائِدُ |
Dolmak. Şişmanlamak. Şişmek. |
حَدَرَ الشىء ـــُــ حَدرًا |
İndirmek. Yuvarlamak. Sür’atli sürmek. |
و ـ الشىء حُدُورًا |
Gözü kapalı gitmek. Sağa sola koşmak. Zan ve tahmin etmek. (-o) : Ölçmek, takdir etmek. Sözü tahkîk etmeden söylemek |
حَدَسَ فى الأرض ـــُــ حَدْساً |
Zekâ, feraset, çabuk anlayış. |
الحَدْس |
|
الحَدَقَة (ج) حَدَقٌ و حِداقٌ ؛ |
Göz bebeği. |
جج أ حداق |
Meyve bahçesi. |
الحَديقةُ |
Zor. Tek taşak. |
الأحْدَل |
Deveyi sürmek, şarkı söyleyerek yürütmek. Tâbi olmak. |
حدا الإبل و بها ـــُــ حُداءً |
(=) Meydan okudu. |
تحدَّى |
Deve sürücüsü. |
الحادى (ج) حُداةٌ |