Mütehassıs, derin âlim. |
ÇáÌöåúÈÇÐõ : (Ì) ÌóåÇÈÐÉ |
Gayret etmek, talebinde ısrar etmek. Zahmet çekmek. (-o) : Haddinden fazla yüklemek. Bitkin hale getirmek. |
ÌóåóÏ ÜÜÜÜóÜÜ ÌåúÏðÇ |
Vuruştu, dövüştü. |
ÌÇåÏ ÇáÚóÏõ æø ó |
Bütün gücüyle çalıştı. |
ÇÌúÊóåóÏó |
Düşmanla savaş. |
ÇáÌåÇ Ï |
Eziyet, meşakkat. Sonuç, güç, son had. |
ÇóáúÌóåúÏõ |
Güç. Fakirin sahip olduğu az şey. |
ÇõáÌåúÏõ |
Açığa çıkmak. (-bi) : Açığa çıkarmak, ilân etmek. Yüksek sesle konuşmak. |
ÌåóÑó ÇáÔìúÁõ ÜÜÜÜóÜÜ ÌóåúÑðÇ |
(-o) : Açıkça görmek. Ölçmek, takdir etmek. Gözünde büyümek, hayrette bırakmak. Gözü kamaşmak |
|
Açıkça. |
ÇáÌåúÑóÉ æ ÇóáÌöåÇÑ |
Bağıra bağıra konuşan. Mikrofon. |
ÇáãöÌúåÇÑõ |
Hemen öldürmek, işini bitirmek. |
ÌóåóÒó Úáì ÇáóÌÑö íÍ ÜÜÜÜóÜÜ ÌåúÒðÇ |
Techiz etti, hazırladı. |
ÌóåóøÒå |
Cehiz. Muhtaç olunan şey. Organ. Alet. Şebeke. |
ÇóáÌöåÇÒ : (Ì) à ÌåÒÉ |
Ağlayacak hale gelmek. (-ilâ) : Yakınmak. |
ÌóåóÔóÊú äÝÓõå ÜÜÜÜóÜÜ ÌåóÜÔóÇ äðÇ ¡ |
Fıkır fıkır kaynamak. (-alâ) : Gücendirmek, kaba davranmak. (-o, bi) : Bilmemek, tanımamak. |
ÌóåöáÊö ÇáÞöÏúÑõ ÜÜÜÜóÜÜ ÌóåúáÇð |
Cahil dedi. Cehalete düşürdü. |
Ìåøáóåõ |
Bilmez göründü. |
ÊóÌóÇ åá |
Cahil saydı, câhil buldu. Cehalete sevk etti. |
ÇÓúÊóÌåóáå |
Arapların İslâmdan önceki bilgisizlik ve sapıklık devresi. |
ÇáÌÇåöáöíóÉ |
Cehalet sebebi. |
ÇáóãóÌúåóáóÉ |
Asık suratla karşıladı. Arzusuna nail olamadı. |
ÊóÌóåøóãå æáå |