Kurak ve kuru olmak. (-o) : Yermek, ayıplamak. |
ÌóÏóÈó ÇáóãßÇ ä õ ÜÜÜöÜÜ ÌóÏúÈÇð |
Kurak yer. |
ÇáÃÌúÏóÈõ : (Ì) ÌõÏúÈñ |
Kabir. |
ÇáÌóÏóË : (Ì) à ÌÏÇ Ë |
Büyük olmak. Nasipli olmak. |
ÌóÏøó ÜÜÜöÜÜ ÌóÏøðÇ |
Ciddi olmak. Gayret etmek. Yok iken meydana gelmek. Yenilenmek. |
æ Ü ÝáÇä ÌöÏøðÇ |
Kesmek. |
æ Ü ÇáÔìÁó ÜÜÜõÜÜ ÌóÏøðÇ |
Yenilendi. Süt kesildi. |
ËóÌóÏúÏó |
Yolun ortası. Cadde. |
ÇáÌÇÏøóÉ : (Ì) ÌóæÇÏøõ |
Dede. Rızık. Şeref. Nehir kıyısı. |
ÇáÌÏøõ : (Ì) ÃÌúÏÇÏñ ¡ æ ÌõÏõæ Ïø ¡ æ ÌõÏõæÏÉñ |
Yeryüzü. Nehir kenarı. Çok. |
ÃáÌöÏõø |
Uç. Düz yer. |
ÇóáÌÏó Ïõ |
Nehir kenarı. Bir şeyin diğer kısımlarından rengi farklı olan kısmı. |
ÇõáÌÏøóÉ (Ì) ÌõÏóÏñ |
Yeryüzü. Yeni. |
ÇáÌóÏíÏõ : (Ì) à ÌöÏøÉ ¡ æ ÌõÏõÏ ¡ æ ÌõÏóÏ |
Gece ve gündüz. |
ÇáÌÏíÏÇä |
Desenli elbise. |
ÇáãõÌóÏóøÏõ |
Lâyık olmak. |
ÌóÏõÑó ÈßÐÇ ¡ æ áå ÜÜÜÜõÜÜ ÌóÏóÇÑóÉð |
S. müş. |
ÝÎæ ÌóÏöíÑñ . (Ì) ÜÜÜõÜÜ ÌõÏóÑóÇÁõ |
Duvar. |
ÇáÌöÏóÇÑõ : (Ì) ÌõÏõÑñ |
Duvar. |
ÇáóÌÏúÑõ : (Ì) ÌõÏúÑóÇä |
Çiçek hastalığı. |
ÇõáÌóÏÑöìø |
Burnunu veya bir başka uzvunu kesmek. Hapsetmek. Ailesini dar geçindirmek. |
ÌóÏóÚóåõ ÜÜÜÜóÜÜ ÌóÏúÚÇð |
Çekişti, sövüştü. |
ÌÇÏóÚóåõ |
Kuş kanadı. Sandal küreği. |
ÇáãöÌúÏóÇÝ : (Ì) ãóÌÇÏöíÝõ |
Kuvvetlenmek, büyümek. Buğday tane tutmak. Sertleşmek. (-o) : İpi sağlamca bükmek. Güzel ve sağlam yapmak. Yıkmak. Münakaşada galip gelmek. |
ÌóÏóáó ÇáÛáÇãõ æó æóáóÏõ Ç áÙóøÈíóÉö æÛóíÑåÇ ÜÜÜÜõÜÜ ÌõÏõæáÃð |
Münakaşa ve mücadele etti. Uğraştı. |
ÌóÇÏóáåõ |
Doğan, çakır kuşu. |
ÇáÃÌúÏóÇ áõ : (Ì) à ÌÇ Ïö áõ |
Meşhur ve kabul edilmiş mukaddimelerden (öncül) kurulan mantîkî kıyas. |
ÇáÌÏóáõ |
Munâzara. |
ÇáãõÌÇóÏóáÉõ |
Su kanalı, ark. Kareli kâğıt. |
ÇáÌÏúæóáõ : (Ì) ÌÏÇæá |
Faydalı oldu. Bahşişe kondu. (-an) : Müstağnî kıldı. (-o) : Verdi |
ÃÌúÏóì ÇáÔìÁõ |
Bağış diledi. |
ÇÌÊÏÇ Á ÇÓúÊóÌúÏÇå |
Bağış. Bol yağmur. |
ÇóáÌÏÇ ÜÜ ÇóáÌÏúæóì |
Oğlak. Bir burç. |
ÇáÌÏúì : (Ì) ÌöÏÇÁñ ¡ æÌöÏúíÇäñ |
Kıbleyi tayine yarayan bir kutup yıldızı. |
ÇáÌõÏóìø |