Kesmek, silmek, kökünü kazımak. Üstün gelmek.

ÌóÈøåõ ÜÜÜõÜÜ ÌóÈøóÇ ¡ æ ÌöÈÇÈ

Sür’atle kaçtı.

ÌóÈøóÈó

Geniş kuyu.

ÇáÌõÈø õ : (Ì) ÃÌÈÇÈ ¡ æ ÌöÈÇÈ

 

æÌÈÈóåñ

Batıl tanrı. Kâhin, sihirbaz. Büyü.

ÇáÌöÈÊõ

Deri tulum.

ÇõáÌÈúÌõÈÉ : (Ì) ÌóÈÇÌöÈõ

Kurumak. (-o) : Çekmek.

ÌóÈóÐó ÇáÚäÈõ ÜÜÜöÜÜ ÌóÈúÐðÇ

İyileşmek. (-o) : İyi etmek. Sarmak. İhtiyacını yerine getirmek. Müdafaa etmek. (alâ) : Zorlamak.

ÌóÈóÑó ÜÜÜÜõÜÜ ÌóÈúÑ ðÇ ¡ æ ÌõÈõæÑðÇ

Büyüklendi. İyileşti. Durumu düzeldi.

ÊóÌóÈøóÑ

Heder, boşa giden, diyet ve tazminatı olmayan. Suçsuz.

ÇõáÌóÈÇÑ

Galebe, üstünlük.

ÇáÌóÈóÑæ Ê

Sargı.

ÇáÌóÈíÑÉ : (Ì) ÌóÈÇÆÑõ

Alçı, kireç. Ayı yavrusu.

ÇáÌöÈÓ : (Ì) à ÌÈÇÓ ¡ æ ÌõÈæÓ

Yaratmak. Huy vermek. Bağlamak. Cebretmek.

ÌóÈóá Çááåõ ÇáÎáúÞó ÜÜÜõÜÜ ÌóÈúáÃð

Dağa rasladı. Malı tükendi. Cimrilik etti. Güçlükle söyledi.

ÃÌúÈóáó

Dağ. Başkan. Âlim.

ÇáÌóÈóáõ : (Ì) à ÌúÈõáñ ¡ æ ÌöÈóÇáñ ¡ æà ÌúÈóÇáñ

Yılan. Belâ. Yankı.

ÇÈäÉõ ÇáÌóÈá

Sert yer. Millet, cemaat. Yüz.

ÇáÌöÈúáóÉõ

Millet, cemaat.

ÇáÌöÈöáøõ

Yaratılış. Ümmet.

ÇáÌöÈöáøóÉõ

Korkmak. Korkak olmak.

ÌóÈõäó ÜÜÜõÜÜ ÌõÈúäðÇ ¡ æÌõÈõäðÇ ¡ æÌóÈóÇ äóÉð

S. müş.

Ýåæ æåì ÌóÈíöäñ æ ÌóÈÇäñ

Koyulaşmak, peynir kesilmek.

ÇáÊøóÌóÈøõäõ

Peynir.

ÇõáÌóÈäõ

Alnın iki tarafından her biri.

ÇáÌóÈíäõ : (Ì) à ÌúÈõäñ ¡ æ ÃÌúÈöäóÉñ

Alın ortası. İnsan topluluğu. At sürüsü.

ÇóáÌÈúåÉ : (Ì) ÌöÈóÇåñ

Vergi toplamak. Toplamak.

ÌóÈóÇ ÇóáÎÑóÇÌó æ ÇáãÇáó ÜÜÜõÜÜ ÌóÈúæóÇ ¡ æ ÌöÈÇæóÉð

Seçti, kendine ayırdı. Kendiliğinden uydurdu.

ÇÌúÊóÈÇóåõ

Vergi tahsildarı.

ÇáÌóÇÈöì : (Ì) ÌõÈóÇÉñ

Su havuzu.

ÇáÌÇ ÈíÉõ : (Ì) ÌæÇÈ ò