Yerleşmek, kalmak. Doğru çıkmak. Gerçekleşmek. |
ËóÈÊó ÜÜÜõÜÜ ËóÈÇÊÇð ¡ æ ËõÈæÊÇð |
Yerinde bıraktı. Gerçekleştirdi. İsbat etti. Habsetti. |
ÃËúÈóÊóÉ |
Tedbirli davrandı. |
ÊóËóÈøóÊó |
Yürekli adam, yiğit. Aklı başında. |
ÇáËøóÈúÊõ |
Delil. Fihrist. Mutemet kişi. |
ÇáËøóÈóÊõ |
Menfi olmayan (olumlu). Yatalak. |
ÃáãõËúÈóÊõ |
Mahvolmak. (-o) : Mahvetmek. Kovmak. (-an) : Menetmek. |
ËóÈóÑ ÝáÇäñ ÜÜÜõÜÜ ËóÈúÑðÇ æ ËõÈõæÑÇð |
Devam etti. |
ËÇÈÑ Úáì ÇáÇãÑ |
Durmak. (-an) : Mani olmak, geri bırakmak. |
ËóÈóØó Úáì ÇáÃãÑ ÜÜÜõÜÜ ËóÈúØÇð |
Elbisenin kenarını kıvırıp dikmek. Elbisenin bir tarafını eliyle tutup içinde bir şey taşımak. |
ËóÈóäó ÇáËÜÜæ Èó ÜÜÜÜöÜÜ ËóÈúäÇð |
Cemaat. Süvari bölüğü. |
ÇáËõÈóÉ (Ì) ËõÈõæä ¡ æ ËõÈÇÊ |