Yerleşmek, kalmak. Doğru çıkmak. Gerçekleşmek. |
ثَبتَ ـــُــ ثَباتاً ، و ثُبوتاً |
Yerinde bıraktı. Gerçekleştirdi. İsbat etti. Habsetti. |
أثْبَتَة |
Tedbirli davrandı. |
تَثَبَّتَ |
Yürekli adam, yiğit. Aklı başında. |
الثَّبْتُ |
Delil. Fihrist. Mutemet kişi. |
الثَّبَتُ |
Menfi olmayan (olumlu). Yatalak. |
ألمُثْبَتُ |
Mahvolmak. (-o) : Mahvetmek. Kovmak. (-an) : Menetmek. |
ثَبَر فلانٌ ـــُــ ثَبْرًا و ثُبُوراً |
Devam etti. |
ثابر على الامر |
Durmak. (-an) : Mani olmak, geri bırakmak. |
ثَبَطَ على الأمر ـــُــ ثَبْطاً |
Elbisenin kenarını kıvırıp dikmek. Elbisenin bir tarafını eliyle tutup içinde bir şey taşımak. |
ثَبَنَ الثــو بَ ــــِــ ثَبْناً |
Cemaat. Süvari bölüğü. |
الثُبَة (ج) ثُبُون ، و ثُبات |