Kesilmek. Helâk olmak. Zayıflamak, ihtiyarlamak.

ÊóÈøó ÇáÔìõ ÜÜÜöÜÜ ÊóÈøðÇ æ ÊóÈóÈðÇ ¡ æ ÊöÈóÇÈÇð æ ÊóíöÈóÇð

Açık ve belli oldu. Düzgün ve doğru oldu. Yerleşti.

ÇÓÊóÊóÈø ó

Sandık. Kuyu kovası.

ÇáÊÇÈæÊ

Helâk olmak. (-o) : Helâk etmek, kırmak.

ÊóÈóÑó ÇáÔìÁ ÜÜÜÜõÜÜ ÊóÈúÑðÇ

Külçe altın ve gümüş.

ÇáÊøÈúÑ

İzlemek, ardına düşmek. Uymak (-bi) : Hakkını istemek.

ÊóÈíöÚó ÇáÔìÁó ÜÜÜÜóÜÜ ÊóÈÚðÇ

Araştırdı. Peşipeşine yaptı. Güzel ve sağlam yaptı. (alâ) : Muvafakat etti. Yardım etti.

ÊÇÈóÚóåõ

Akıbet. Netice. Tesir.

ÇáÊøÈÇÚóåõ

Uyanlar.

ÇáÊøóÈóÚõ : (Ì) à ÊÈÇÚ

Uyan. İntikam peşinde olan. Hizmetçi.

ÇáÊøóÈíöÚõ : (Ì) ÊöÈóÇÚñ

Tütün.

ÇáÊóøÈóÛõ

Düşmanlık, intikam.

ÇáÊøóÈúáõ : (Ì) ÊõÈõæáñ

Baharat.

ÇáÊøóæúÈóáõ : (Ì) ÊæÇÈá

Saman.

ÇáÊøöÈúäõ : (Ì) à ÊúÈÇóä