Yeter. |
ÈóÓú |
Issız çöl. Batıl. |
ÇáÈóÓúÈóÓõ : (Ì) ÈóÓóÇÈöÓõ |
Bahçe. |
ÇáÈõÓúÊÇäõ : (Ì) ÈÓÇÊíä |
Bahçıvan. |
ÇáÈõÓÊÇäì |
Acele etmek. Yüzünü ekşitmek. Zamanından evvel yapmak. (-bi) : Başlamak. |
ÈóÓóÑó ÜÜÜõÜÜ ÈóÓúÑðÇ ¡ æ ÈõÓõæ ÑðÇ |
Ağırlaştı, gevşedi. (-bi) : Başladı. |
ÇÈúÊóÓóÑóÊö ÇáÑøöÌúáõ |
Hurma koruğu. Her şeyin tazesi. |
ÇáÈõÓúÑõ |
Aramak, gayret etmek. (-o) : Hurdahaş etmek. Aşındırmak. |
ÈóÓøó ÇáÑóÌõáõ ÜÜÜõÜÜ ÈóÓðÇ |
Yaymak, döşemek, açmak. Çok vermek. Uzatmak. Genişletmek. Sevindirmek. İçine almak. |
ÈóÓóØó ÇáÔìÁ ÜÜÜÜõÜÜ ÈóÓØðÇ |
Döşeme, yaygı. Geniş arazi. Büyük kazan. |
ÇáÈöÓóÇØõ : (Ì) ÈõÓõØñ |
Bayağı kesirde pay. |
ÇáÈóÓúØõ |
Üstünlük, genişlik. Zenginlik. |
ÇáÈóÓúØóÉõ |
Yaygın. Bileşik olmayan. Kolay. |
ÇáÈóÓöíØõ : (Ì) ÈõÓõØñ |
Yüksek olmak. Fazilette emsalinden üstün olmak. |
ÈóÓóÞó ÇáÔìÁ ÜÜÜÜõÜÜ ÈõÓõæÞðÇ |
Çatık kaşlı olmak. Cesur olmak. Yemek bozulmak. Sert olmak. (-o) : Kınamak. |
ÈóÓóáó ÜÜ ÈõÓõáÃð |
Yasak etti. Kendini ölüme ve tehlikeye attı. Arz etti. |
ÃÈúÓóáó : ÇáÔìÁó |
Tebessüm etmek. |
ÈóÓóãó : ÜÜÜöÜÜ ÈóÓúãðÇ |
Ön dişler. |
ÇáãÈúÓöãõ : (Ì) ãÈÇÓãõ |
Besmele çekmek, besmele yazmak. |
ÈóÓúãóáó ÈóÓúãóáóÉð |
Saban demiri. Çuval. |
ÇáÈÓÇÓöäóÉõ : (Ì) ÈóæóÇÓöäõ |