Başlamak. Meydana gelmek. İntikal etmek. (-bi) : İlkin yapmak. |
بَدأ ــــَــ بَدْءّا ، و بَدْأة |
İlk nazarda hatıra gelen. |
بادىء الرأى ِ |
Başlangıç. |
البَدْءُ : (ج) أَبْدَاءٌ و بُدُوءٌ |
Başlangıç, ana madde. Prensip. |
المبْدَأ : (ج) مبادئ |
Ayırmak, uzaklaştırmak. Dağıtmak. (-bi) : Men’etmek. |
بَـدَّهُ ــــُــ بَدًّا |
(o) : Herkese hissesini ayrı ayrı verdi. Baktı. (-ilâ) : Uzattı. |
أ بَدّ َ |
Tek başına kaldı. Kendi bildiğine gitti. Hakkından gelemedi. |
اسْتَبَدَّ به |
Nasip, hisse, karşılık. Ayrılık. Put, puthane. |
البُدّ ، (ج) أ بْدا دٌ ، و بِدَدةٌ |
Eş, denk. |
البَــبدِيدُ |
Tamam olmak. (-ilâ) : Koşmak. Tacil etmek. |
بَدَرَ القَمَرَ ــــُــ بَدْرًا |
Koşmak, geçmek. |
بادراليه مبادرةً ، وبدارًا |
Öfke halindeki saçma. Parlayıp sönen kızgınlık. Çirkin söz. |
البادرة |
14. gecesinde ay. |
البَدر : (ج) بُدُورٌ ، وأبْدَارٌ |
Kese. |
البَدْرة |
Harman. |
البَيْدَرُ |
Örneksiz olarak yapmak, icat etmek. Kuyu çıkarmak. |
بَدَعَه ــــَــ بَدْعاً |
Güzel yaptı. Bid’at işledi. Yorgun düştü. Topalladı. Hükümsüz oldu. (-o) : Çıkardı, icat etti. |
أبْدَع |
Bid’at işledi. |
ابْتَدَع |
İlk önce olan. Bir şeyin son derecesi. |
البِدْعُ : (ج) أبدَاع ، وبُدُعٌ |
Dinde ve başka hususlarda sonradan ihdas edilen şey. |
البِدْعَة ُ : (ج) بِدَعٌ |
Eşsiz yapan. Orijinal. Son derece mükemmel. |
البَدِيعُ : (ج) بدائع |
Değiştirdi. Trampa etti. |
أبْدَ لهُ |
Değiştirdi. Karşılığını aldı. |
بادلَ الشى ءَ بِغَيْره |
Şeklini değiştirdi, tahrif etti. Bir şeyle diğerini değiştirdi. |
بَدَّلَ اشَّىْءَ |
Pedal. |
البِدَالُ |
Bakkal. |
البَدَّالُ |
Karşılık. |
البَدَلُ : (ج) أ بْدَالٌ |
(=) : Halef. Ulu. |
البَدِيلُ : (ج) أ بْدَالٌ ، و بُدَلاَء |
Gövde. Zırh. |
البَــدَ نُ |
Dişi deve. İnek. |
الـبَدَنـةُ : (ج) بُدُ نٌ ، و بُدْ نٌ |
Ansızın gelmek. Başlamak. |
بَدَهَهُ ــ َ بَدْ هاً ، و بَداهة |
Hazırcevaplık etti. Taşı gediğine koydu. |
بَدَّهَ |
Her şeyin evveli. Birden oluveren şey. |
البَداهة |
(=), ansızın hatıra gelen doğru görüş. |
البَديهة |
Zuhur etmek, ortaya çıkmak. Kıra ve çöle çıkmak. (-li) : Eski görüşü değişmek. |
بـــَــدَأ ــ ُ بُدُ وَّا ، و بَداءً |
Kırda ve vahada oturan. |
البا دى |
Vaha, kır. |
البادية : (ج) بَوادٍ |