(Yeminden önce) evet. |
إى |
Ey, hey! |
أياَ |
Dönmek, tevbe etmek. |
آبَ ـــِــ أيْباً و إ يَاباً و أيْبَة |
Kuvvetli ve sağlam olmak. |
آدَ ـــِــ أ يْداً وآدًا |
Takviye etti. |
أ َيَّدَه |
Mayıs ayı. |
أيَّار الأ يَار |
Ümit kesmek. |
أَيِس منه ــــَــ أيْـساً و إ يا سأً |
(-o) : Boyun eğdirdi. (-fî) : Tesir etti. |
أيَّس |
Hiç hayız görmemiş kadın |
الآ يسة |
Hayızdan ve nifastan kesilme. |
الإ ياس |
Avdet etmek. Hal değiştirmek. Tekrar olmak. |
آضَ ـــِــ أ يْضاً |
Kudüs. |
إيلياء |
Kadın kocasız olmak. Dul kalmak. |
آمَتِ المرأةُ ـــِــ أيْماً ، وأُيوما وأيْمَةً |
Kocasız kadın. Dul kadın. Bekâr. |
الأ يَّم و هى أيْمَة (ج) أ يائِم ُ ، و أ يامَى |
Kusur. |
الآ مَة ُ |
Allah’a yemin olsun. |
ايم الله ِ |
Zamanı gelmek. Yorulmak, bitkin hale gelmek. |
آنَ ـــِــ أَيْناً |
Şu an, hali hazır. |
الآنَ |
Nere? Her nere? |
أيْنَ |
E, daha söyle! |
إيهِ |
Eh, yeter! |
إيهاً |
Alâmet. Nişan. İbret. Mucize. Âyet. Cemaat. Şahıs. |
الآيةَ ُ : (ج) آىٌ |
Hangi? Herhangi, hangisi ki... |
أيٌّ |
Gelecek zaman zarfıdır. Olduğu zaman... |
أيَّانَ |